hot shots mu ne vardı kemik yoktu içinde.

crispy strips

tabii ki öyle bir istatistik yok.. neden "tabii" çünkü sözlükte çok fazla istatistik çeşidi yok :/

öyle bir istatistik var ama biz göremiyoruz. birkaç ay önce hatta görebilir hale geldik. silinme istatistiklerinde "götümüze girebilir" ve "götümüze girebilir gerekçeli ispiyon" diye ayrı ayrı satırlar açıldı. ama kalktı sonra. demek ki sözlük bünyesinde yönetim katında ayrı ayrı tutuluyor bunlar. sadece biz göremiyoruz. bi denediler gösterelim diye, olmadı geri aldılar.

Moderatörlerin kendilerinin denk gelip de sildiği entry oranı %5 bile değildir.

boğaziçi'nin kayıt sayfasında (registration.boun.edu.tr) zaten ders kayıtlarının nasıl yapılacağı ile ilgili bir demo hazırlamışlar (registration.boun.edu.tr), her şeyden önce ona bakmanızı tavsiye ederim. çetrefilli değildir, hele ki ilk sene ilk dönem kayıt yaptıranlar için hiç değildir çünkü alacağınız dersler zaten bellidir. ileriki dönemlerde de danışmanınıza sorarak, özellikle de seçmeli derslerle ilgili bilgi alabilirsiniz.

edit: prof'a girmek proficiency sınavına girmek anlamına geldiğinden, anlamsız kalan cevabım silindi.

İşletme öğrencileri ilk dönem zaten belli dersleri belli hocalardan alıyorlar, senin seçeceğin bir ders olacak bu da AE dersi. Ekonomi, politika, sosyoloji dersleri zaten sana dayatma şeklinde geleceği için alman gereken dersleri aldıktan sonra boş zamanlardan birine uyan AE dersi alacaksın. AE dersini Ilgaz'dan alabilirsin ki zaten bunu herkes söyler, bana kalırsa Mitchell'den alma. Tanlı iyidir ama sanırım 112 veriyor. Yani sorunun cevabı çok kasmaya gerek yok zaten sistem gayet basit. Dersin kodunu girdikten sonra quick add'a basacaksın ki bunu sadece kapış kapış olan dersler için yap. Gerisini zaten alırsın, alamasan da konsent alırsın çünkü zorunlu dersler.

Proficiency sınavı için biraz geç oldu gibi umarım çalışmışsındır. İngilizcesi iyi olmayanlar için teknik bilmek önemli, bu yüzden bolca pratik yapmak gerekiyor ama sanırım senin ingilizcen iyidi. Essay genelde insanlar için sorun olur bunun için güncel konularda essayler yazabilirsin çünkü güncel konulardan soruyorlar. Eğitim konularından da sıkça soru geliyor genel olarak essay pratiği yap kısacası. Diğer türlerde de aynı öneride bulunacağım.

Kolay gelsin.

ilk sınıfta dersler öğrenciler için ayarlanmış gibi oluyor. yani kayıtı erken ya da geç bitirmek önemli değil. mutlaka almanız gereken dersler, çakışmalar vesaire olmadığı için karşınıza çıkan ekranı şöyle 3-5 dakika kurcalasanız olayı çözersiniz, gayet basit bir sistem. ben genelde alacağım derslerin kodlarını önceden hazırlayıp quick add'den bir kerede giriyorum. (advisor'a göndermeyi unutmayın)

listening'de cevabın ne zaman söyleneceği çok belli oluyor, reading'de sorulan soruda geçen kelimeleri metin içinde bulup uygun forma soksan bile halledersin, writing sana kalmış ama çok kasmıyorlar zaten...

başarılar :)

çaylaklık döneminde 3 ay login olmazsanız hesap siliniyor. silinmiştir yani hesabınız.

edit: insan her an yeni bir şey öğreniyor..

Posta adresimle yeni bir kullanıcı hesabı almaya çalıştığımda da zaten var diyor?

10 entry girdiyseniz hesabınız silinmemiştir. şifre yollamada sorun vardı bir ara, iletişimden ulaşıp durumunuzu anlatın bence.

-x- y başlığındaki #z no'lu entry hakkındaki ispiyonunuzun 'içerik başlıkla uyumlu değil' olan gerekçesi 'içerik başlıkla uyumlu değil: (bkz: önerme/@kimi raikkonen)' olarak degiştirildi. (otomatik mesaj bu aşmış hadise)

Bunları bir yerde toplayayım ben evet. Bu dağınıklığı toplama konusunda bazı çalışmalar var zaten ama o zamana kadar şimdikilere dikkat çekmek güzel olacak. Bir kaç güne hallederim.

yok.

s.k'nin anlattigi yontem en az 2 sukela almis entry'ler icin gecerli.

hayvan ara'dan kendi entry'lerinizi aratın. güzelinden olsun işaretli olsun. eğer arama sonucunda çıkarsa olumlu oy almıştır.

ee hayır güzelinden olsun diyeince çıkması için iki oy alması gerekiyor sanırım.
tek şukela almışsa orda çıkmayacak ama son oylanan entrylerinde görünür gibi geliyor bana

1-yok.
2-ilk seferde falan etkili olmayabilir ama tarihçenize eklenir.
3-hayır.

1. yok. hayir.
2. surekli oluyorsa caylakliga ve ucmaya sebep. ispiyona degil. (ozensizlik) (hmm boyleydi sanki ama neyse)
3. hayir. en az 1 entry'n varsa sorun yok.
4. silmeden yazarsan "kaynak gostermeden alinti" gerekcesi ile silinir, caylakliga ve ucmaya sebep olabilir.

1-yok. evet. hatta yazmamanız daha iyi.
2-başlıklarda kabul edilmez, entry'lerde karışılmaz. başlıklarda olur, entry'lerde olmaz. imla hatası kişisel tarihçeye not edilmez.
3-hayır
4-araştırın. ama aklımda kalan önce oradakileri silmeniz gerektiği. ğer silmeden buraya taşırsanız "kaynak göstermeden alıntı" yaptığınız için silinir. belki de moderatörlere mesaj atarak tarihçenize işlenmesini sağlayabiliyorsunuzdur ama sanmıyorum :/

"entry gammazlama sebeplerine eklense böyle bişey olmaz mı? yani en azından böylelikle bi nevi not da alınmış olur. cidden ikide bir dahi anlamındaki de'nin ayrı yazılmasıyla ilgili muhabbetler dönüyo ama ben bunun kadar sinir bozucu bişe görmüyorum sözlükte :)
iterator (22.02.09 22:51:28)

bunlar formattan bağımsız şeyler olduğu için gerekçelere eklemek, not almak falan pek uygun değil.
okunurluğu azaltıyor diyeceksiniz, aynı şey $ işareti için de geçerli. ssg'yi de mi uçuralım? :)

galadnikov (22.02.09 23:02:06)"

imlalar not alınmazı buradan yorumladım, yanlış anlamışımdır belki o yüzden kopipest edeyim dedim :/

not 2: entry'lerdeli hatalar not alınmaz dedim. başlıklar için çaylaklık-uçma gerekçesi diye zaten belirttik :/

1- senden sonraki entryyi "daha önce yazılmış bu" konumuna düşürecek şekilde kendi entryni editlersen kötü bişey sanırım.

turkceyi katledecek derece de kotu sekilde entry yazabiliyor muyuz o zaman?

olabilir tabii ki. moderasyon işlerini en çok yapan iki kişiden biri eksildi. kısa zamanda yazar olursunuz ama az kalmış:)

bence de olabilir. ama moderasyon yükünün ciddi bir kısmını sırtlayan kimi'nin gidişi işlemlerde yavaşlamaya neden olabilir. yani sıranın bundan sonrasının eskisinden de yavaş akması olası, demedi demeyin :/

hmphs biz o zman 5 10 yılda olamayız 52000 yazıyor borumu mu?

te allam. adam askere gitmiş hala aynı hikaye. birkaç küfürbazın dolduruşuna gelip kötü insan ilan edildi kendisi. herkes sözlükte ne olsa ondan biliyor. kaç tane moderatör var onlardan niye şüphe etmiyorsunuz kuzum.

toplu alım haberi inkar edildi valla, "eksisozluk ormanina agac diken caylak yazar olsun" denildi, o buyuyup buyuyup toplu alım'a evrilmis kulaktan kulaga benim anladigim

hos keske olsa diye dusunmeden edemiyorum ama yani güzelim fidanlari siper ederekten "parasi olan konussun"a dogru gider bu, hos degil!

eğleniyorlar.

bu adam gerçek olmasa bir yerden mutlaka açık verirdi. bence ciddi bu adam. ciddi dediğim ciddi ciddi psikolojik desteğe ihtiyacı var anlamında.

sözlükle, okuyucularla, yazarlarla oynuyorlar sadece..

@cro magnon: onun nedeni şu bence, mesela ben siyah diyorsam sen beyaz diyorsan. benim seni siyah yapmam için siyahı bildiğim kadar beyazı da bilmem lazım. beyazı ne kadar çok bilirsem seni siyah yapma imkanım artar. ha neden troll'lük yapıyor buna cevabım yok:) bence troll..

nasılbirdemokrasiistiyoruz nickli yazardan bahsediyorsan, bence kendi düşüncelerini sözlüğe döküyor. çünkü böyle uzun süre rol yapabilecek biri gerçekten psikolojik desteğe muhtaçtır. yazarken değil de verilen tepkilerden dolayı eğleniyordur. ha bütün bunlar troll olduğu gerçeğini değiştirir mi? hayır tabiki.

yok be kardeşim ne kendi düşüncesi.

gerçekten bir şeyleri savunan yazarların entryleriyle bahsettiğin yazarın entrylerini karşılaştır. farkı anlarsın zaten.

nasılbir.. sourberry'deki programı var. orada programında genel olarak çaldığı şarkılardan vs bahsetmiş, sadece onu okumanız troll olduğunu anlamanız için yeterli. yalnız bu kadar uzun süre bu gereksiz şeyi devam ettirdiği için psikolojik yarıma ihtiyaç duyabileceğine ben de inanıyorum.

burada çok yadırganacak bir durum yok. şurada bir kafede sevgilisiyle sarmaş dolaş otururken gelip mekancı tarafından uyarılmadı. yahu bu ülkede eşine sarılan adamı dövüyorlar, burayı isviçre ile filan karıştırıyorsunuz galiba.

bu adam ciddi olabilir, ki neden olmasın. toplumun hatırlı bir yüzdesi böyle zaten. şuraya yazar alımı gerçekleştiği zaman sadece üniversite okumuş iyi aile çocukları yazar olmadı. dincisi de geldi, tarikatçisi de, gelenekçisi de, ırkçısı da, ipnesi de, orospu çocuğu da. ha benim ilgincime giden adamın yazdıklarının sorgulanması, doğruluğunun yanlışlığının veya maksadının didiklenmesi.

veya fake olsun abi, sokakta çok nasıldemokrasiistiyoruz var, neyin şaşkınlığındasın?

troll mudur bilemem ama bu ulkenin buyuk bir cogunlugunun bu kafa yapisinda insanlardan olustugunu pek cogumuz biliyoruz. Bu yuzden gercek olsa da sasirmam, "Bir tane de sozluge dusmus, acikca dusuncelerini yaziyor" derim.

fakat dilini, anlatım tarzını da hesaba katmalısınız. bu düşünce yapısı çoğunluk olabilir tabii anadolu'da özellkle ama düşüncelerini bu şekilde yazıya dökebilecek pek kimse yoktur hem buram buram ironi kokuyor yahu, afedersiniz ama bunu farkedemeyende bir kıtlık vardır.

nasıl yargı üyelerini takip etmesi için bazı adamların eline teleobjektif veriliyorsa.aynı adamların eline sozluk hesabı veriyorlar.tek amaçları gençliği kendi cemaatlerinin içine çekmek.boşa dememişler demokrasi berbat birşeydir fakat var olanlar içinde en iyisidir diye.

oha lan. bu adamın troll olmadığını düşünecek insanlar var demek burada. sırf sizin gibiler yüzünden troll tayfası hala ekmek yiyor sözlükten. yuh.

bu adam çoğunuz gibi "modern, iyi aile çocuklarının" gazını alıyor, "ben çağdaş ve ilericiyim" deme isteğine fırsat sunuyor. nasılbir veya zenci sözlüğün id'leri. o hastalıklı bulduğunuz düşünceler sözlükçülerde de olmasa bu kadar etki yaratmazdı.ve gene o düşünceler o kadar anormal düşünceler değil. türk insanının "modernleşme" hevesinde ötekileştirmeye çalışarak mastürbasyon yaptığı düşünceler. misal açık saçık giyinen kadının oluşturduğu "orospu" imgesi her modern türk erkeği-kadınında vardır. sadece bunu kabul etmek istemezler.. ben sözlükteki trolleri burdan kutluyorum.. nasılbir, zenci, airlangga, meczupça, morphling hepsi süper başlıklar açıyorlar.

@partizan: afedersiniz açık saçık giyinene(bu benim tanımlamam değil) orospu yaftası yapıştıran geri kafalıdır, yobazdır, sapıktır, herkesi kendi gibi görüyordur. açık saçık giyinen birini orospu olarak gören bir erkek modern falan değildir. malağın önde gidenidir. saydığın yazarların açtıkları başlıklar da gerçekten süper. her birinden zeka fışkırıyor. hepsini tek tek kutluyorum buradan :)

Aslında açıklamış adam ilk entry'de.

"Toplumun normlarına göre yaşamayı seçip bir yandan da olayın aslında böyle olmasdığını anlayan, ne toplumdan kopabilen ne de özgürce yaşayabilen, yaşadığı buhran ve çelişkileri arada yaptığı ufak kaçamaklarla aşmaya çalışan, yaptığı ufak kaçamaklarla aslında sadece kendini kandıran kızceğizlerimizdir."

Öeh be. İçimde bir author besliyormuşum da haberim yokmuş.

rubiksle benim aramızdaki bir geyikten alevlendi, başka bir numarası varsa bilmiyorum.

evet surtunme kuvvetiyle verir vermez muhabbeti üzerine gelen bir entry döşeme çılgınlığıydi.. ara ara devam da edecek..

empatiyle bir ilgisi yok ki bunun. sen genlerinsin. teknik olarak genlerini yaymak senin varolma amacın. ve diğer insanlar da senin genlerine en yakın genlere sahip canlılar. genlerini gelecek nesillere aktarmak için deli gibi sevişirken insanları yemen mantıksız.

ha, yemeye yersin. ama bunu istemezsin yani. kendi türünü yiyen canlılar yok mu? var. ama onların olayı bambaşka. sebepleri var.

edit: kendi türünü yiyen hayvanlara çiftleştikten sonra erkeğini yiyen "karadul"u örnek verebiliriz misal. ama başka gelmiyor aklıma.

hayvandan bir farkımız olsun diye.

insan olduğumuz için?

kanunen yasak! :)

yamyamlar var. insanın eti nedir budu nedir ki neresini yiyeceksin.

bu videoyu izleyipte aklınıza bu soru geliyorsa

(bkz: etnosantrizm)

Hayvanlarda da kendi cinsini yeme olayı pek yoktur. cro magnon'un dediği gibi asıl amacın kendi türünü yaymak olduğu için, diğer türlerin de senin yaşam alanına rakip olduğu için ve diğer türlere karşı en yakın ittifakın ancak kendi türün yani insan olduğu için insan yemezsin. Milliyetçilik, hemşerilik, büyük şehirde birbirlerini tutmak gibi olgular da bunun biraz daha komplike örnekleri.

Tabi böyle teorileri önemseyebilmek için önce insanın bir hayvan türü olduğu, bir canlı olduğu gibi rasyonel kanılara varabilmen gerekir. Aksi halde kildi topraktı felandı derken bu soruya cevap bulmak bana kalırsa imkansız.

Diğer yandan, kendi türdeşini yeme canlıların birçoğunda zaman zaman ortaya çıkabilmekte. İnsanlardan örnek vermek gerekirse, yendiği düşmanını yemek, ölen babasını yemek felan gibi nispeten manalı ilişkileri bulunan fenomenler var. Sanırım Sigmund Freud'un Totem ve Tabu adlı kitabında bu konuda epey bilgi vardı. Yine benzer konularda meraklıysan Gordon Childe vb sosyolog antropolog abilerin kitaplarını tavsiye ederim.

Şu meşhur cenin yeme olayına gelince. Biliyoruz ki dünyanın en acaip en cins milleti Japonlardır. Aslında Çinlileri de bunlara katabiliriz. Cenin yeme olayının da gerçek olduğunu varsayarsak -bence ortada sağlam hiçbir kanıt yok- muhtemelen zenginlerin yaptığı bir çılgınlık olduğunu düşünüyorum. Ben bir Türk olarak çok zengin olsam şöminede dolar yakarım, cam sehpadan kokain çekerim, Japonlar gibi abuk subuk bir milletin zengini de heralde cenin yiyebilir bu durumda. Çok akılcı bir çıkarım olmadı farkındayım ama kesinlikle hissediyorum olabilir böyle birşey.

aslında neden insan yiyoruz? diye sormalıydın insan ırkı olaraktan. biz yemesek de yiyenler var. ilginç!

hala yiyen varmis:
(bkz: korowai)

"Hayvanlarda da kendi cinsini yeme olayı pek yoktur". Katılmıyorum. Hayvanlarda kendi cinsini avlamak yoktur, yemek amacıyla öldürmek yoktur, ama yemek olabilir. (Büyük istinsa, yenidoğanların babadan başka bir erkek tarafından, bazen anne tarafından yenmek için öldürülmesi). Bunun dışında "doğal" sebeplerden ölmüş hayvanın 1 hastalık sebebiyle öldüyse bunun yayılmasına sebep olmamak için uzak durma 2 başka bir hayvan tarafından öldürüldüyse zaten o hayvanın bunu yemek için yaptığından ortada pek birşey kalmaması kendi cinsini tüketmeye engel olabilir. ama öte taraftan da eğer yenilirse büyük tasarruftur enerji bakımından.
Psikopatalojik vakalar dışında, bazı insan topluluklarında da ölen bireylerini yemek vakidir. Ama bu biyoenerjiden tasarruf etmekten çok bir ritüel özelliği taşımaktadır.

Buna karşın, hemcinsin seninle aynı sosyal grupta olup senin yaşama şansını arttırmıyor, hatta bizzat rakip bir grupta bu şans için savaşıyorsa bile, aradaki savaş asla öldürme amaçlı değil, sadece güçlü olan seçim şansı verme, ötekini de sağ bırakıp başka yerde şansını deneme hakkı verme amaçlıdır. Sebebi bahsedildiği gibi türün devamı motivleri.

Gelgelelim bu ilkel açıklamalar yine de neden insan yemediğimizi anlatmıyor pek. Bir arkadaş demiş ya "hayvanlardan farkımız olduğu için" diye, taksonomik hatayı görmezden gelirsek, aslında çok doğru bir laf etmiş, anlatayım neden;
Öncelikle empati yeteneğinin alıkoyma gücü bahsettiğiniz gibi olsaydı, gelir adaletsizliğinin bifiil insan yemek olmasa da çok da farklı olmadığı düşünüldüğünde, en azından o konularda bir boka yarardı bunu dipnot düşeyim.
Gerçek sebep şu ki, insan hemcinsini tüketmenin farklı yollarını geliştireli uzun yıllar olmuş, onun enerjisinden ve hayatından faydalanmak için yapacağı tüketimin hedefini öldürmediği yollar bulmuştur.
İşte insanlığın şanı!
Karşılaştırınız; orta sınıf bir aileden gelme üniversite mezunu ortalama bir genci yiyecek olsanız kaç kilo et çıkacaktır? et olarak sadece kasları yediğimizi düşünelim, yapılı bir genç ise 30 kilo falan çıkacaktır.
Kasaptan etin kilosunu kaça alıyorsunuz? Ortalama 20 tl diyelim, bu genci tüketmenin size sağladığı etti mi sadece 600 lira.
Şimdi onun bedensel bütünlüğünü bozmayın, ama insansınız ya, gelişen teknoloji bok püsür ile masa başında yapacağı bir iş bulun. 600 lira o gencin bir aylık asgari maaşıyken, üzerinden kaç katı para kazanabilirsiniz siz düşünün. Şimdi o parayı istediğiniz gibi ete çevirebilirsiniz. Arttı mı? Onu da elzem olmayan birsürü saçmasapan şeylere harcayabilirsiniz.

Şimdi tekrar soralım, neden insan yemiyoruz? Çünkü sağ iken daha çok fayda alabiliyoruz. Et olarak tüketmeyle, işgücü olarak tüketme arasında tüketim olarak bir fark olduğunu sanmayın.

bazı maymunlar da yiyor. düşman kabileyle savaşıp öldürdükleri maymunların proteinleri boşa gitmesin diye yiyorlar (akıllı maymunlar bunlar). geçmişte insanlar da yemiştir birbirlerini.. tarihin başlangıcından sonraki dönemlerde bile savaş alanında kalan ölülerin vücutlarından kondom yapıyor insan oğlu, daha eski çağlarda yememesi mümkün mü?

aslında avlamıştır yanılmıyorsam kanadanın buz hokeyi takımını taşıyan uçak düşmüştü ve oyuncular yardım gelmeyince bir müddet sonra takım arkadaşlarını yemeye başlamışlardır... sanırım ozel soslarla iyi gidebilir nutellaylada sabah kahvaltısında denenmeli

bence günümüzdeki mantıklı tek açıklaması gerek duymadığımız için. yiyebilecek o kadar halt varken ve uygarlık düzeyimiz taş devrini biraz aştığı için şu an itibariyle insan yemek manasız. ama şartlar değişir kıtlık ya da bir şekilde yaşamı sürdürme noktasına gelindiğinde pekçok kişi başta iğrenerek sonra alışarak sonra tatlandırarak sonra seçerek beğenerek birbirini yemeye başlar.

Bir insanı açıklıktan kurtulmak, hayatta kalmak için yemek , o insanı ne kadar süre hayatta tutar. Siz birbirinizi yiyin en sonuncusu ne yapacak. Geleceği düşünemeyen insanların gelecek ile ilgili teorileride olamaz. Gelecek ile ilgili teoriler üretemeyenler ölümden sonra bu kainatın kendi içinde tekrar bu katmanları yaratabileceği gerçeğini ve o aklı göremeyenler ancak insan yiyebilir. Ey insan hiç ölmeyeceğinimi düşünüyorsun? "Her canlı ölümü tadacaktır."

Düşün ki arkandan bir Müslüman ne yapar.

ÖLÜM ÖNCESİ

Ölmek Üzere Olan Kişiye Yapılan Uygulamalar

1- Öleceği anlaşılan kişi yüzü kıbleye karşı gelecek şekilde sağ tarafına çevrilir. Kişiye Kelime-i Şehadet getirtilir. Başında bulunanlar da onunla birlikte Kelime-i Şehadet getirirler.

2- Bu sırada kişinin yanında akrabaları bulunur ve bu anda Yâsin ve ya Ra'd suresi okunabilir.

ÖLÜM SIRASI

Kişi ölünce çenesi bağlanır gözleri kapatılır elbiseleri çıkartılır ve ince bir örtüyle üzeri örtülür. Ölünün şişmemesi için ölünün üzerine bir demir parçası konur. Yıkanıncaya kadar ölünün yanında Kur'an okumak yasak olmamasına rağmen yapılmaması gereken bir davranıştır.

Ölünün Yıkanması

İslam inancına göre ölünün yıkanması gerekir. Bunun için ölü teneşir üzerine veya yüksekçe bir yere sırtüstü yatırılır. Sonra ölüye abdest aldırılır. Abdeste önce yüzden başlanır ağza ve buruna su verilmez; parmağa sarılı bir bezle dudaklarının içi dişleri ve burun delikleri ıslatılır. Kolları yıkanır başı meshedilir ayakları yıkanır. Abdest bittikten sonra üzerine ısıtılmış su dökülür saçı ve sakalı başı ve bedeni iyice temizlenir. Sonra sol tarafına çevrilerek sağ tarafı sağ tarafa çevrilerek sol tarafı yıkanır. Yıkayıcı ölünün karnına yavaşça dokunarak ölünün vücudundan bir şey çıkarsa onu da yıkar. Ölüyü yıkarken her organı üç defa yıkamak sünnettir. Ölünün tırnak ve saçları kesilmez. Saçları ve sakalı kesilmez. Erkek ölüyü erkek kadın ölüyü kadın yıkar. Kadın ölen kocasının cesedini yıkayabilir; ancak erkek ölen karısını yıkayamaz.

Kefenleme

İslam'da kefen üç çeşittir:

a) Sünnet Kefeni: Erkekler için gömlek izar ve lifafe olmak üzere üç kattır. Boyun kökünden ayaklara kadar uzanan gömleğin yeni ve yakası yoktur. İzar ve lifafe baştan ayağa kadar uzanır. Lifafe İzar ve gömleğin üzerine giydirilir. İzardan biraz daha uzun tutulur. Kadın kefeninde ise bunlara ek olarak baş ve göğüs örtüsü kullanılır.

b) Kifayet Kefeni: Ölen kişinin maddi durumunun bozukluğuna paralel olarak kifayet kefeni ile yetinebilir. Bu kefen izar ve lifafeden ibaret olup ölen kadınsa bunlara ek olarak baş örtüsü dahil edilir.

c) Zaruret Kefeni: Zorunluluk halinde ölü ne bulunursa onunla kefenlenir.

"Kefen hazırlandıktan sonra tütsülenir" "Sünnet kefen şöyle yapılır: Önce lifafe yayılır. Onun üzerine izar konulur. Daha sonra ölüye kefen gömleği giydirilip izarın üstüne konur. İzar önce ölünün soluna sonra sağına sarılır." Lifafe de sağa sonra sola sarılır. Ayaklarının altından ve başının üstünden bağlanır."

"Kadın cenazenin kefenlenmesinde kadının saçları ikiye ayrılarak göğsünün üstüne konur. Kadın kefenlendikten sonra başı ve yüzü başörtüsü ile örtülür. İzarın üstünden göğüs örtüsü bağlanır. Göğüs örtüsü göğüsten göbeğe veya dizkapaklara kadar olan bir örtüdür." Daha sonra ise lifafe sarılır.

Cenaze Namazı
Ölen bir kişinin cenaze namazının kılınabilmesi için her şeyden önce Müslüman olması ve ölünün yıkanmış olması gerekir. Bunun yanında ölünün vücudunun bütünlüğünü korumuş olması yani başı ile beraber vücudunun yarıdan çoğunun olması şarttır. Cenaze namazını topluluk içinde birkaç kişinin kılması da yeterlidir. Tüm topluluğun kılması şart değildir. Cenaze namazını usulünü bilen herkes kıldırabilir."

Ölünün Gömülmesi

"Cenaze namazından sonra ölü mezara konur. Mezarın en az göğüs hizasına kadar kazılması şarttır. Ölü gömülürken kefenin bağları çözülür ve sağ yanına yatırılarak kıbleye yöneltilir." "Ölü kadın ise ölünün en yakınının onu mezara koyması gerekir. Kadının mezara inmesi yasaktır. Mezarların üzerine yapı yapmak süslemek islamda haramdır. Ancak taş dikmek isim yazmak ağaç dikmek yasak değildir."

Telkin

Ölü mezara konulduktan sonra ve üzeri toprakla örtüldükten sonra topluluk mezarın başına oturarak imam veya başka birisinin okuduğu Kur'an-ı dinler ve ölünün ruhuna fatiha okur. İslamiyet'e göre bütün insanlar ister Müslüman olsun ister olmasın ölüp de mezara konunca Münkir ve Nekir adlı iki melek tarafından sorgulanır. Sorgu dinsel olup ölünün Müslüman olup olmadığını saptamak için yapılır. Cenazenin defin edilmesi sırasında imamın mezar başında verdiği talkın (telkin) sorgu sırasında ölünün korkudan dilinin kekelememesi içindir.

ÖLÜM SONRASI
Taziye

Ölünün yakınları komşuları akrabaları tarafından ziyaret edilerek "Allah size sabır ve ecir versin hüküm Allah'ındır Allah cennete kavuştursun" denilerek teselli edilirler. Ölünün gömülmesinden sonra kederli olan ve yalnız kalan ölü evinin ziyaret edilmesi yani taziye konusunda peygamber "Kim felakete uğrayan kardeşini taziye ederse Allah ona kıyamet gününde ikram elbiseleri giydirir" demiştir. Taziye üç gündür; ancak uzakta olanlar daha sonra da taziyeye gelebilirler. Bu süre içinde komşular yemek yaparak ölü evine getirirler.

Mezar Ziyareti

İslamiyet'e göre kabir ahret âleminin başlangıcıdır. Ölümü her canlı tadacaktır. Ölüm yok olmak değildir. Bir evden bir eve göç etmek gibidir. Ölen her kişi kıyamette dünyada yaptıklarından hesaba çekilip cennete veya cehenneme gönderilinceye kadar kabirde kalacaktır. Kabirde hem ruha hem de bedene nimet ve azap vardır. Peygamberler veliler ve şehitler mezarlarında da diridirler. Kabirde ölü kendini ziyarete gelenleri tanır. Bunun için kabirde bulunan ölülere selam vermek sünnettir. Bir hadiste peygamber" "Bir kimse din kardeşinin kabrini ziyarete gider ve mezarı başında oturursa onu tanır ve selamına cevap verir" demiştir. Ölü kabrinde bilinmeyen bir hayatla diridir. Müslümanların kabrini ziyaret etmek peygamberin de yaptığı tavsiye ettiği bir davranıştır. Bir hadiste peygamber "Kabirleri ziyaret ediniz! Kabir ziyareti ölümü hatırlatır" ve "Kabir ziyaretini size yasaklamıştım. Şimdiden sonra ziyaret edebilirsiniz. Böylece ibret alır gafletten uyanırsınız" demiştir

"böyle soruları aklım almıyor." bundan oturu olsa gerek.

hönk galiba şöyle savunuyor moderasyon "böyle soruları aklım almıyor" kısmı entry'i legalleştiriyor.

gerçi ben hatalı diyorum hala ama..

ek: modlog'a baktım da ilk silinmiş zaten sonra canlandırılmış filan sonra silinmemiş bir daha..

Yani soru başlığa cevap entry girip devamında tanım yaparsak legal mi oluyor?

eh tabi.
tanimin nerede oldugu onemli degil. olmasi onemli.

silmiyorlar ama tarihçeye sert bir şekilde ekliyorlardır bence. yani öyle umuyorum..

format abuse dedikleri hede..

bence açık bir ironi olduğu için göz yumuluyor böyle bi entry'e. bence yumulmalı da sıkıcı bir bürokrası işlemiyo ya sözlükte. ironiler bizim gözbebebeemiz.

Peki "karnımı acıktıran başlık" diye herhangi bir entrye başlayıp devamında tanım yapsam legal olur mu? Tanım var nihayetinde?

(bkz: entry basligin sozlukteki haliyle ilgili)

"böyle soruları aklım almıyor" bu bir tanım değil ki?

evet değil=) tanım devamı olarak geçiyor..

"aklımın almadığı soru"

#15945848 galiba şu entry'de yazmıştım. dolaylı tanım oluyor o.
kaynak: moderasyonla yazışmalarım cilt 2

jigololukla ilgili çok sağlam bir kitap vardı. bir türke ait. işte bu bayan deneyimlerini, jigolalar ve müşterilerinin psikolojileri hakkında yaptığı analizleri vesaire anlatıyordu. google'ın dilinden çok anlamıyorum ama bir bakayım, hem sizin de haberiniz olsun bahsettiğim kitaba ulaşmaya çalışırsınız ben adını sanını bulmasam da.

satılık erkeklik - ayşe kudat (ama benim dediğim farklı bir kitap olabilir [kitap arkasından tam anlayamadım])

Teşekkürler, inceleyeceğim.

Not: Bu arada, dünyadaki durumdan ziyade "Türkiye'de jigololuk" kapsamında soruyorum.

Şöyle bir kitap da varmış, yeni buldum. Belki birilerine lazım olur..

www.idefix.com

fuhuş suç değildir aslında... 1 için söylüyorum. kendi kendinize gidip jigololuk yapıyorsanız bu yasal olarak bir suç değil...
buna mekan sağlamak, aracı olmak ve iştirak etmek suç. yani eğer bir pezevenginiz varsa, kendi evinizde yapıyorsanız falan bunlar için yargılanıyorsunuz.

elitjigolohizmetleri.wordpress.com

1- değildir telekızlık suç değil jigololuk niye suç olsun.sadece bir kişi izmirde jigolo diye kayıtlara geçti oda bırakıldı.

2- yazları özellikle tatil yerleri en başta bodrum. ama istanbuldada oldukça fazla ama sandığın gibi en çok müşteri bayanlar değil gay ve çiftlerdir.

3- verdiğim websitelerinde detaylı bilgiler mevcut. elit jigoloda roportaj bile var.

Not: değişir. iki yıl kadar önce şişli ykm nin üstündeki mono cafe çok bilinen bir buluşma yeriydi mesela. daha çok evli bayanlar gelirdi. onun haricinde 23 ten sonra taksim burger king ve galata lisesinin önünde bekleyenlere dikkat et çoğu jigodur. ama hemen hemen gay hariç kimse gelmez yanına çünkü kadınlar zaten barlardan kaldırıyor bedava. hmm bir kaç mekan daha söleyebilirim mesela vodoo ve camelot...

@afjeo, o röportajı okudum. Orijinali şurda: www.habervitrini.com , teşekkürler.

Diğer yanıtlar için de teşekkür ederim..

oyle.
baslik "danino'nun kafasini doldurmak ve dondurmak" olsaydi entry dogru olurdu. baslik burda slogan/laf/vb. bir seyi anlatiyor.

"danino kafası tarifi" dense legal olabilir. ("soğanlar ince ince kesilir" gibi, tarifler geniş zaman olur ya bazen)

şöyle düşünsek olmuyor mu?

==>

doldur boşalt: silahın atım yatağında mühimmat olmadığından emin olmada kullanılan bir yöntem.

verkaç: futbolda bir adam geçme yöntemi.

al sat: borsada kısa vadeli kazanç elde etme yöntemlerinden biri.

yıka ve çık: banyoda şampuana ayrı zaman saç kremine ayrı zaman harcamamamızı sağlayan faydalı yöntem.

gibi... (sonuncu örnek için bkz. #2916214)

bunlar terim, kalıplaşmış söz. o yüzden farklı muamele görüyorlar.

sonuncu örnek tarihi eser zaten.. ayrıca "yıka ve çık" şeklinde bir şampuan serisi olabilir, her şey mümkün :/

@surtunme kuvveti: örnekli mesajı editledim. yıka ve çık'taki entriyi de göz önünde bulundurunca fikrin değişiyor mu?

edit: bir de şöyle bir şey var; kelime oyunlu entrilerin de bu mantıkla "içerik başlıkla uyumlu değil" gerekçesiyle silinmesi lazım. çünkü aynı mantıkla hareket ediyorum burda; kelime oyunu yerine cümle oyunu yapıyorum. cümleyi sanki "doldur boşalt" kalıbı gibi "yöntem belirtir" bir kalıp zannetmecilik oyunu oynuyorum: aynı denizaltıda cam açtırmayan tipler başlığına "3g uyumlu telefonu var ise, msn e girip cam ile görüntülü konuşma yapılacağını bilmeyen kişidir (bkz: #16608755)" yazan adam gibi. bu mantıkla söz konusu entrinin "aaa, ordaki cam bildiğimiz cam, webcam değil. içerik başlıkla uyum olmamış neticede," gerekçesiyle silinmesi gerekiyor.

abi verdigin orneklere gore de baslik "doldur ve dondur" olsaydi eyvallah denebilirdi sanirim.

@assert h: bu mantıklı göründü. tenk yu :)

şey desen de olur heralde, "'danino'nun kafasını doldur ve dondur' diye bir yöntem var, ben icat ettim. danino kafası yapımında kullanılıyor". entry yeniden değerlendirilebilir belki :/ (ciddiyim ama işe yarar mı bilmem)

yok. içerik başlıkla uyumlu değil başlığına bir göz atın. cam - webcam örneği tamamen bu silinme gerekçesiyle bağlantısız.

Köksal amcayı son değerlendirmesinde biraz yorgun gördüm. Kolay değil meclis başkanlığı yapmak. Bu bir neden olabilir. Bir diğer neden Mehmet Ali Şahin'in gönlünü alma olabilir. Geçi attan inip eşeğe binmek olacak onunkisi ama olsun. Prestij prestijdir. Bi de klişe var "kan değişimi" ataleti önlemek hesabına.

sözlükte hakkında bu kadar az entry olmasını köksal toptan'ın pek sansasyonel olmamasına bağlıyorum. sessiz, sakin bir adam. ayda yılda bir konuşuyor. hem nalına hem mıhına vuruyor. medyada pek gündeme gelmediği için sözlükte de gelmiyor.

cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında chp'nin "3 makamı birden milli görüşçüler doldurmasın!!" gibi tuhaf bir talepleri vardı, toptan o yüzden tercih edildi, görevini yaptı..

Köksal Toptan milli görüs cizgisinden gelmiş bi siyasetçi degildir. Kendini demokratik, laik, Atatürkçü gösterme cabasındaki AKP nin isteyerek veya istemyerek vitrininde yer almıs bi siysetcidir. Ancak son dönemde Saadet partisinin cıkısı, anadoluda halkın memnuniyetsizligini gelecek secimde sandıga yansıtacagının görülmesi, Abdüllatif Sener in AKP den oy götürecek olması, ve özellikle DP nin basına Hüsamettin Cindoruk un gecmesi(Süleyman Demirel in eliyle) ki Köksal TOPTAN eski DP lidir ve Süleyman Demirel le bagları hiç kopamaz, AKP yi az olsun bizim olsun mantıgındaki politikaya itmiştir. Köksal Toptan ın meclis baskanı olması önümüzdeki sürecte meclisteki güc dengelerinin AKP aleyhine geişmesine neden olacagı asikardır. bu nedenle AKP nin milli görüscü(gizli seriatcı)bir ismi meclis baskanı yapması tüm kozları eline alması bakımından dogru bir hamledir.(bkz: sonun baslangıcı)

yaptığın çalışma legal mi bir bilene sormak lazım.

bir de yaptığın tanımların ne anlama geldiği nerede yazıyor göremedim.

hmm ilginç bişeye benziyor. uğraşılmış baya. neye gore seçildi bunlar? favoriler marjinaller trendistler?

not:aa nicklere bak.

butun nickleri listelemek bir guvenlik problemi olusturuyor. ayrica 5 milyondan fazla entryi kendi bilgisayarindan isletemiyorsan, binlerce kisiye hizmet veren bir servera da yuk getirecegini dusunme ngerekir herhalde?

bunun disinda emege saygi rep.

legal olup olmadığını hiç düşünmemiştim. daha doğrusu illegal olabileceği hiç aklıma gelmemişti. ama yine de preator lere sormak lazım. tanımların açıklamalarını eklerim birazdan linklere.

hayir legalligi kanuni acidan degil sozluk yonetimi acisindan idi. butun nickleri cikarmak listelemek vesaire ciddi bri guvenlik problemi olusturuyor (millet nicklere sifre deniyor falan). bu yuzden bunlari iceriden bir yazar hesabiyla aliyorsan toptan ucurulabilirsin bile, bence siteyi simdilik kapat ve bir sor.

"ekşi sözlük" markası konusunda çok hassaslar, oradan sorun çıkabilir. onu "mayhoş istatistik" falan gibi saçma bir şeye çevir bence..

terimlerin açıklamalarını girdim, linklerin üstüne gelince çıkıyor.

server a yük olayına gelince; bunu düşünüp sırf bu yüzden sözlüğün boş olduğu saatlerde bağlanıp bilgileri güncellettiriyorum. 24 saat sürekli olarak veri çekilmiyor. geceleri boş olduğu saatlerde. bunu nerden biliyorsun dersen, sözlükteki istatistikler kısmında var giriş yapılan saatler, onu baz aldım.

nick leri listelemenin güvenlik problemi oluşturecağını sanmıyorum. çünkü sözlüğe girilirken ya mail adresi yada kullanıcı adı giriliyor. ki kullanıcı adı da nick ile aynı olamayacağından ötürü bir güvenlik problemi oluşacağını sanmam.

adını mayhoş vs koysam da bariz bir şekilde belli sonuçta ekşi ile ilgili olduğu. öyle ayak oyunları yapamam. sorun oluşturursa kapatırım olur biter :(

açıklamalarda mesaj yerine entry yazarsan daha iyi olur gibi.

düşündüm ama bokunu çıkarmıyayım dedim :)

guzel olmus, elinize saglik. severim boyle seyleri, sozlukteki istatistikler az geliyordu :) istatistik istegi yapilabilecek bir kisim eklerseniz iyi olabilir, gerci sistemden cekilebilecek bilgilerin cogu var zaten.

evet nick ile girisi kullanici adi ile degistirdiklerini unutmusum, eskiden boyleydi bu, sonra bu sebeple degistirdilerdi.

@turtle

düzelttim hocam.

@emcedeltate

not:aa nicklere bak.

daha yeni anladım walla :))))

@lykos

istatistik isteği alamıyorum hocam. yakında silahlanıcam :)

net bir şekilde tebrik ederim. valla bravo..

ben de tebrik ederim, saglam parse edilmis ve belli emek harcanmis.
keske izinsiz olmasaydi. server'a bindirdigi anormal yuk dusunulurse ip'nin banlanmasi cok dogal.

yaw o kadar entry i bir günde işlemedi sonuçta. 3 haftadan fazla sürdü. bu kadarcık bandwith ve cpu rate koskoca ekşi engine dokunmaz bile. ama saldırı yapanlarda aynı yolu izliyor ise beni de öyle zannettiler heralde.

bu arada kimse yönetime felan sordu mu? mahkemelik olmayalım durduk yere :) askeri mahkeme ile uğraşmıyayım şimdi. gerçi kanun değişti artık sivil mahkeme de yargılanırım ?)

hehe güzel güzel. ben de çok ve boş'lara girmişim üst sıralardan.

ilginc olmus, daha fazla istatistik gormek isteriz.

eline sağlık güzel olmuş. yalnız nesilleri, entry sayıları ve karmalarına göre sıralayabilirsek de güzel olur. istek oldu ama idare et artık :)

harika :) tebrik ederim.

öncelikle yorum yazmış herkese teşekkürler.

@maniac and my pretty prozac

hocam çaylak olduğum için normal mesaj fasilitesini bilem kullanamıyorum. ssg ye nasıl ulaşayım.

@bykush

rekortmenlere ve favorilere şimdi bak bi de.

@scugnizzi

en çok entry girilen 10 başlığın gösterilmesi sözlükte olan birşey benim scriptte yok o. ona göre ayar çekilebilir tabii ileride.

sözlükte hakkında en çok entry girilen yazarların listesinden çok; başlıkları gruplandırıp entry sayılarına göre sıralatmayı düşünmüştüm. örneğin yazarlar, spor takımları, şarkıcılar,... ama askerlik işte naparsın vatan borcu. eğer askerde unutmazsam php yi, gelince olabilir bu.

her nesilde, en çok entry giren yazarlar listesi yerine rekortmenler sayfasına nesil seçimini koydum.

@istanbul beyefendisi

kıymet bilen yok hocam, harcanıp gidiyoruz :))

tebrik ederim. pek basarili. hemen pivot table yapasim geldi ^^

Hocam ellerine sağlık. Bu emeğin karşılığında ben olsam dakikasında seni sıralamada öne geçirir ve entrylerini incelerdim. Uygunsa da anında yazar yapardım, şaka yapmıyorum. Sabırtaşı çaylak mısın?

Bu arada başlığın hala açılmamış:) Kafa iznim bitiyor 2-3 güne, o zamana hala boşsa ben açacağım. Takdire şayan bir iş çıkarmışsın.

@mat couthon

pivot table ne demek yaw

@o s c a r

sağolasın hocam. sabırtaşı değil onbirinci nesil çaylağım. sabırtaşı olan hesap banlandı işte. bir yerde şöyle bir şey okumuştum "banlandıktan sonra tekrar tekrar üyelik alabilirsiniz, ta ki sözlük konseptini kavrayıncaya kadar". şimdi yeni hesapta banlanmasın durduk yere :)

eline sağlık bilader, gayet işe yarar bi site..

başlığını da açtım, turtle kardeşim ukte vermiş ;)

sağolasın kardeş. yönetimden birileri birşey (iyi/kötü) yazar umarım. sonra papaz olmayalım :)

ekşistats türlü yanlışlarla dolu ve hala bu devam ediyor.
ekşi üzerinden mesajlaşmayı iptal eden arkadaş bu işe nasıl el atacak diye bekliyoruz !

www.thinkgeek.com
her biri ayrı güzel, tek tek yazmayayım dedim :)

astrojaxx muhhhhteşem bir oyuncak. belki yoyo'dan iyidir. sitesinde fiziksel kuralları ile ilgili geniş bilgi bulabilirsiniz. bir de bir amca rüzgarla hareket eden dev aletler yapıyor, sayılır mı? bir site biliyorum ben bulup ekleyeceğim. azzzzzz sonraaaa

www.grandillusions.com burada toy shop altında magnetic ve illusion olanlara bakabilirsiniz özellikle :)

powerball var mesela. (bkz: gyroscope)

(bkz: newton's cradle) var. momentumun korumunu oluyor kendisi.

maglev trenleri var, miknatisin uzerine sivi azot dokulerek o miknatis super conductor haline getiriliyor.

baska da aklima gelmedi.

kesme tabi de çok da ümitli de olma. hesap dursun işte 2-3 ayda bir gir bak bakalım ne olmuş.

şimdilik kontrol etmenize gerek yok. zira bu sıranın normal şartlar gelmesi aylar, yıllar alır. ama arada login olun, login olanlara öncelik verebiliyorlar bildiğiniz gibi.

(bkz: 21 aralık)
bu arada kendi hesabınızla oturum açtığınızda sadece çaylak olsanız bile, kullanabileceğiniz bir sürü ayar var. hesabınızla oturum açın.

sıra ne zaman size gelirse o zaman yazar olursunuz. yani bkz fasilitesiyle diyalog kurmuş, şu kadar süre çaylak edelim diye bir şey yok. ha belki eski nesilden olsanız yaptığınız hatadan dolayı lanet koyarlardı ama sabırtaşıysanız gerek görmemiş olabilirler. kısacası sabırtaşıysanız çaylaklık süreniz gerekçeden bağımsız.

tahsin sutcuoglu ve birisi bkz fsiliteleriyle ile diyalogtan çaylak olmuştu. hah buldum:

#16380794 oyvind'miş. 4. nesil olduğu için pek beklememiş olması normal. tahsin sütçüoğlu mu? o ise hala bekliyor..

sıra ile oldugunun farkındayım, ve cvplarınız için minnettarım. ki benim bu soruyu sormama vesile bir olay. onuncu nesil sabırtaşı yazar, soru başlıga entry giriyor, entry siliniyor ve çaylak haliyle. ama 2 hafta sonra tekrardan yazar oluyor. erken dönmelerin bir şekilde torpil gerektirdigini de biliyorum, fakat bu yazar arkadaşımız hiç bir tanıdıgnın olmadıgını söyledi. öyleyken böyle :( sonuç olarak 4 haftadır çaylak durumundayım, biliyorum uzun süre bekleycegimi ama bu olayı duyunca bir şansımı deniyeyim dedim, sesimi duyurayım dedim.

belki bir hata yapılmış o düzelince tekrar yazar olmuştur ilgili kişi? bu arada kim ki o? özelden rencide edeyim istersen.

hata yapıldıgını sanmıyorm. ilk agızdan yazarın kendisinden duydum. olaylar çaylak oldugumu duyması ile başladı, kaç aydır çaylak oldugumu sordugunda 4 hafta diyince dalga geçmeye başladı. hem de entry'im silinmedigini duyunca dalga katsayısı daha da arttı. modlar beni dha çok seviyor tribini bile yaptı. diyorum ya bu konuşma 3 gün önce geçti, o zamana kadar bu konu hakkında duyuruyu meşgul etmedim, fakat varsa böyle dönem dönem uzaklaştırmalar sonunda dönenler onlardan bilgi alma amacıyla açıverdim bu duyuruyu. sanırım yok, bekleyecegiz boşu boşuna mal gibi. :(

moderatörlerin inisiyatifinde bir olay bu. yani verdikleri kararın ağır olduğunu düşünüp erkenden yazar yapmış olabilirler, bazı entry'erini nitelikli bulup "sözlük için yararlı bir insan bu" diyip bir köşeye not etmiş olabilirler, ne bileyim başlıktan başlığa koşarken görüp "hadi şunun entry'lerini onaylayayım" demiş olabilirler, her şey mümkün..

tamam abuse edilebilir diye sildim az önceki yazıyı. seninki biraz alakasız gibi kaldı ama bir seçeneği aradan çıkardık en azından. bana sorarsan arkadaşın çok pis torpilli ve bundan senin yararlanmanı istemiyor. bence küs gitsin. hem nicki ne yahu?

büyük özel izinler ile bu kişinin ismi açıklanıyor.

batmayankagittanbirgemidirdevrim. bakalım ne imiş ne degilmiş.

nickte devrim yazıyor. e moderasyonun solcu olduğunu söylemeye gerek bile yok. çaktın köfteyi :))))))))))))))))))

ben de 1-2 sene öncesine kadar aynen sizin gibiydim. hayatımda benden başka hiç kimsenin varlığına tahammülüm ve ihtiyacım yoktu. ve bu durumdan gayet memnun olduğum için hiç değiştirmek için çaba da sarf etmemiştim. 1-2 senedir ise çok sosyal bir insan oldum. hatta bazı özel dönemler ve zamanlar dışında yalnızlığa gelemiyor ve birileriyle görüşmek istiyorum. belki sizin durum da benzer bir şekilde zamanla geçer diye yazdım bunu. sevgiler.

ehehh valla ben de ozlemiyorum:) Ozlemedigim icin de arayip sormuyorum kimseyi. Beni arayan olursa gorusuyoruz.

Cok sorgulamisimdir "Ulan ben odun muyum acaba" diye :) Hele ki "canimm cok ozledim seni minnosum" tepkileri veren insanlari gordukce. Tabi yarin obur gun baba olursam ozlerim belki evladimi.

Bir de kaybettigim yakinimi ozluyorum. Hayatta olan kimseyi ozlemem diyim :)

ben de özlemiyorum. küçükken annemi özlerdim, o kadar. bi daha kimseyi özlemedim. insanlarla ilgisi yok. sevdiğim insanları da özlemiyorum.

hiç kimseyi özlemiyorum demek için bu duyguyu hissedebileceğiniz kişilerin teker teker hepsinden yeterince uzak kalmış olmanız gerek, bunu yapmamış olabilme ihtimalinizi tamamen çıkış noktası alarak belki özlersiniz diyorum.

bence ileride bazı sorunlara yol açabilir bu durum yani herkes birileriyle birlikteyken takılırken falan sen tek olursun ve neden diye sorduğunda kendine geç kalmış olabilirsin oyüzden bu soruyu şimdi sorman güzel :) sonuçta özlediğin kadar özlenirsin bu bri gerçek

ailemi ozluyorum, cunku cok uzagim.. onun disinda pek kimseyi ozlemiyorum, arkadaslarim zaman zaman aklima gelir tabi, ama bu ozlem midir bilmiyorum. Ozlemek onlara ihtiyac mi duymak yoksa onlari dusunmek mi, hicbiri degil sanki, ozlemek sanki onlar olmadan bu hayatta yalniz kalacagini hissetmek sanirim... agir bir duygu, araya mesafe ve zaman girmesi gerekiyor...

bence kendini biraz zorlasan iyi olur daha sonra birikiyor b.ka sarıyor kafa falan kalmıyor..

Özlem duyamama durumunun tembellikten ve hatta vakitsizlikten kaynaklı olduğunu düşünmekteyim ciddi ciddi, bende de aynı sıkıntılı ve bir o kadar absürd hissiyat mevcut...

Insan doğası gereği, kişiler daha fazla üstüne düşmeye başlıyor sonra. (her ilişkide güç daima az umursayan tarafta olduğundan)...

Basit bir örnek verecek olursak, annen seni haftada 2 gün aramasa tuhaf karşılarsın, bir sorun olup olmadığını anlamak için ona ulaşmak zorunda hissedersin kendini... Fakat bu rutin bir hal aldığı için, özleme fırsatın kalmıyor, buna pay bırakılmıyor. Ikili ilişkilerde de bu böyle, genel bir örnekti yalnızca.

bunu ben de hep merak etmisimdir, bir rahatsizlik oldugunu dusunmuyorum, bir kisilik ozelligi bence. genelle (veya genelin goruldugu haliyle) benzesmedigi icin korkutucu gozukebiliyor sadece. sevdigim, cok sevdigim kisilerden uzak (kimisinden ebedi) kaldim ama ne bileyim hic "simdi 1 dakkacik bile olsa gorsem ne super olur" dedigim bir an olmadi, biraz fazla kabullenici ve biraz rasyonel olmayla alakasi olabilir (yani gorebilecek olsam zaten gorurdum, goremiyorsam demek ki mumkun degil, kafayi bunla mesgul etmenin alemi yok demek gibi). yani evet uzaktaki sevdigim birini gorsem guzel olur, ama goremeyecegime gore oturup onu dert edinmenin anlami yok falan gibi... tabi bu otomatik bir proses yani boyle yapayim diye dusunmuyorum.

sevdigim kisilerle beraber olunca cok mutlu oluyorum evet ama olmadiklari zaman da pek dert olmuyor aklima gelmiyor. insanin kafasini surekli mesgul eden ilgi alanlari olmasi ile alakali olabilir demisler, bende de var ondan o yuzden alakali olabilir, dusunmemistim hic onu.

ailemi özlüyorum uzakta olduğumda ,hatta 2 ay kadar görmessem gün sayıyorum dönüş tarihi için, birkaç arkadaş dışında kimseyi özlemiyorum.sevdiklerimi değil sadece çok sevdiklerimi daha doğrusu bende alışkanlık yaratmış insanları özlüyorum .akrabaları görmesem aklıma gelmez. alışkın olduğunuz insanlardan uzak kaldığınızda özlersiniz siz de, öyle abartılıcak özlemde değil aslında bu bir iki saat görmek bile yetiyor.altında farklı nedenler aramayın bence , etrafınızdakilerin çocuğunun değersiz olduğunu düşünmek yeterli nedeni teşlik ediyor.

ben de ozlemiyorum. anlar ve duygular baska tabii, ama onlar da daha cok insanlarla degil, insanlarin o anki halleri ile ilgili ve kimse ozlendigi andaki halini korumuyor.. relativity.

özlem alışkın olduğun bir şeyden yoksun olmakla oluyor. her şeye kolaylıkla adapte olabiliyorsan hiçbir şeyin eksikliğini hissetmezsin, özlemezsin..

ben de yalnızlığımı çok severim yalnız şöyle oluyor mesela biriyle ilgili bişey geliyor gülümsemesi, karekteristik bi sözü falan o anda özlem gibi bişey hissediyorum ama yanında olmak istemiyorum ille de o kişinin. bazı insanlar böyle bişey hissettikleri zaman o insanın yanında olmak istiyorlar. erken çocuklukla, nesne ilişkileriyle, bağlanma biçimleriyle falan ilgili bişey olsa gerek.

ama insanın yaşı ilerledikçe özlem de başka biçimler alıyo sanırım. mesela geçen hafta uzun süredir görüşmediğim lise arkadaşlarımla tatile gittim, onlarla vakit geçirirken beni uzun yıllardır tanıyan, kendimi anlatmak zorunda olmadığım insanlarla olmayı özlediğimi fark ettim. yani insanları değil, onların yanındayken olduğun kişiyi de özleyebiliyorsun ki sanırım bu benim için daha baskın bir özlem.

tüm hücrelerim adına konuşuyorum:
insanları özlemiyoruz çünkü insanlar yani çoğu insan adilikleriyle ibnelikleriyle hatırımızda

uzak kaldigimiz donemlerde kiz arkadasimi ve izmir'deki arkadasim tolga abi disinda ben de hic kimseyi ozlemiyorum. hele hele bolumdeki arkadaslari gormek dahi istemiyorum. yaz tatili boyunca bi hal hatir sorulmak icin aranmayip ilk sinav doneminde "oo naber ya, su senin notlari alsam" muamelesi gordugum icin olsa gerek. ibneler.

belki insanları sevmiyorsundur, insan sevdiği şeyleri özler. ben askerdeyken ne annemi ne babamı özlemiştim. ama misal yiğenlerimi hatırlayıp ağlayasım gelirdi. bir de çiğ köfteyi özlemiştim.

birşeyleri özlememek iyidir bence, kafan bulanmaz en azından.

bence bu bir huy, yani ozleyen cok seviyor, ozlemeyen okuz gibi bir sey yok. ben sevdiklerime karsi gayet pitircik birisiyim ama o insani gormezsem de aklima gelmez pek. yani hatirlarim, bir sey gorurum aklima gelir o insan anlik olarak ama oyle bir ozlem duygum peydah olmaz. yillardir ailemden uzaktayim ama ozlemem onlari. ozlediklerim var ama,
mesela oldukten sonra babami ozlemeye basladim. bir de asik oldugum insani ozlerim ama hemen oyle kisa surede degil, biraz zaman gecmesi lazim. bu bir mizac, karakter, kisilik ozelligi gibi geliyor bana. goz rengimiz gibi bir sey, kimi insan ozlemiyor ya da baskalarina gore daha az ozluyor. unutkanlik da var bende, simdi dusundum de ondan da olabilir. belki ozlemeyi unutuyoruzdur :s

sözlük yazarı olan karikatürden almış. hatta irc'de başkasında görmüş, almış

hjfdslk yuruyenmerdiven de tam isabetmıs. otisabi oranın sahibi oluyor. ordan. bilincaltı reklam.

yauv çok merak ettim. yılmaz aslantürke mail mi atsam :P

aratınca da hep yazar olan çıkıyor. pişti programı falan.

çizgi kahraman olan otisabi 95-96 gibi de vardı. kesinlikle sözlük yazarı olan otisabi ismini ondan almış.

sigara içme yasağı

münevver karabulut cinayeti

ya bi kere kesin ekonomi terimi öğren biraz.konu ne olursa olsun -ki ekonomiyle ilgili olma ihtimali çok yüksek- bi şekilde ekonomiye bağlanıyor,işsizlik,açlık ilintili hepsi..

sonra internettir,iletişim,bilgi çağıdır vs bunlar da önemli.

ahlaki konular;boşanmalar,dost hayatı,dini günler...aklıma gelenler

www.buowl.boun.edu.tr

ingilizce altyazılı dizi izle listening için. gerçi listening kolay bence, yani girmeden önce çok daha zor olduğunu düşünmüştüm en çok oradan korkuyordum.

reading için ingilizce kitap okumak en iyisi. ben ilk ingilizce kitap okuduğumda (ortaokul) ilk 50 sayfadan pek bi şey anlamamıştım ama sonra açılıyorsun birden, 1200 sayfalık kitabı bitirmiştim ardından. kitap olarak seveceğin bir romanın ingilizcesini oku, john steinbeck zor değildir ayarındadır bence, okumadıysan of mice and men'i falan oku. ya da 1984 veya animal farm da olabilir george orwell'den.

writing kısmı için, benim bildiğim konu hakimiyetinden daha önemli olan senin essay yazma kurallarını ne kadar uygulayabildiğin. yani başlık, toplamda 5 paragraf, giriş ve sonuç'un toplam yazının 1/3'ünü oluşturması, girişin son cümlesinde 3 adet tez ortaya koyman, tezlerin hepsini kısaca birer paragrafta açıklaman, sonuç kısmında da toparlaman. essay bağlaçlarını iyi kullanman (böyle bir liste vardı kitabın birinin arkasında). bence bunlar ve kitap okumaktan kazanacağın vocabulary ile kesin geçersin. geçmemen imkansız gibi geliyor.

bu anlattığınız "devletin öğrencinin elektriğini kesmesi". çünkü tanımda "..muhteşem olay." demişsiniz. alakasız değil de uyumsuz

ilk cümledeki tanım başlıktan başka bişiyi tanımlıyo sankı...

"devlet"i "muhteşem olay" şeklinde tanımlamışsın. sorun burada.

Genelde bu tarz sorular çok geldiği için bir kere de burada açıklayayım. İçerik başlıkla uyumsuz demek içerikle başlık alakasız şeylerden bahsediyor, konu alarak apayrılar demek değil. Konu aynı olabilir ama yanlış bir şeyi tanımlıyorsunuz demek. Mesela sizin örneğinizde bir devleti tanımlamanız lazımken siz bunu bir olay diyerek tanımlamışsınız. Devlet bir olay olmadığı için içerikle başlık uyumsuz olmuş. Yoksa entry'nin bahsettiği konu başlıktaki devletle alakasız değil elbette.

Mesela daha kısa bir örnek vereyim;
Başlık: şarkı
Entry: en güzel kafa dinleme şekli

Şimdi yazar şarkı dinleyerek ya da söyleyerek kafa dinliyorum demek istemiş, başlıkla entry alakasız değil ama içerikle başlık uyumsuz çünkü kafa dinleme şekli şarkı değil aslında. Başlık "şarkı söylemek" veya "şarkı dinlemek" veya "şarkı bestelemek" olsaydı o zaman sorun olmazdı. Ya da entry "söylemesi insanı rahatlatır" şeklinde de olasa legaldi.

bir başkası o duyuruyu okudgunda tiklenen cevabın işe yaradığını diğerlerinin boş olduğunu anlar, kolaylık sağlar.

emeğe saygıdır, adam yazmış bir tık o kadar zorsa soru sormasın.

bencesi böyle, ve bir anlamda özellikle bazı sorularda tik önemlidir.

bildiğim kadarıyla dharma'ya katkısı var. ama benim değinmek istediğim şu :

alchemistt + 1

boşver dharma'yı. ben forum olayına hastayım.

peki o zaman bunun bu kadar gizli olması engellense? mesela ben duyuruya ilk girdiğim zamanlarda o tik orada nasıl oluyor kestirememiştim, beyaz bir kutucuk var evet ama o kutunun basılacak bir şey olduğu çok belli olmuyor bence. üzerine gelince highlight olmuyor ya da ne bileyim başka şeyler de olmuyor, çok belli etmiyor kendini. sadece bi tane el çıkıyor. mesela altına "cevap işinize yaradıysa bu kutuya tik atın" falan yazılsa? ya da nick yazan yerin yanına "bu cevap işime yaradı" butonu koyulsa, o butona basınca yanda tik çıksa?

yani sadece görsel ve hafiften implicit bi özelliğin siteye ilk defa girmiş birine çok şey ifade edeceğini sanmıyorum ama ben bilmem assert h bilir.

legal değildir.
şahsen ben de rahatsızım tick kullanmaya tenezzül etmeyen yazarlardan. sonuçta buraya bir soru sormak tanımadığınız insanlardan yardım istemek demek. sokakta adamın birine "otobüs kaçta geçecek burdan?" diye sorup o adamın yüzüne bir daha bakmamak gibi.. hoş değil.

tabii sorulan sorunun cevabı tam olarak verilmediyse tick atılmayabilir, benim kastettiğim o değil, yanlış anlaşılmasın şimdi

elbette dediğin olabilir ama sonuçta buraya gelen insan, sözlük vasıtasıyla geliyor ve çoğu şeyi çözebilecek, ne işe yaradığını anlayabilecek kapasitededir. (genellemenin allahını yaptım ama sanırım coder böyle düşünmüştür diyorum. al sana bir genelleme daha)

tik in tek amacı sonradan gelen aynı sorundan muzdarip, benzer bir sorusu olan kişilere yardımcı olmak. aha cevap budur eğer boyle yaparsanız sorununuz çozulur demek. toplam cevabın onaylanmış cevaba oranının dharma ya etkisi var. ancak dharma gereksiz birşey bence. insanlar burda sorulara statüko için, dharma puanım artsın diye değil yardımcı olmak için cevap veriyor. dharma gelmeden once de benzer kişiler yardımcı oluyordu, şimdi de oyle.

O zaman biz bu ozelligi islevi icin mi (Sorunun yaniti verildi anlaminda), yoksa tesekkur etme amacli mi kullanacagiz?

Sonucta benim icin yanlis da olsa birkac satir yazmis insani da digerlerinden ayri tutup tiksiz birakmak ayip bence. Ben, duyuruma yazilmis her cevaba tik atiyorum cıvık bir uslup kullanilmadigi surece.

sorunuzun cevabı ne ise onu ticklemeniz olayın özü. aynı zamanda bu tick bir aferin, bir teşekkür anlamı da taşıyor. taşısın zaten, insanlar teşekkür edilsin diye yardım etmez ama yardım edince teşekkür edilmesini bekler.. doğal yani..

Dharma ne bilmiyorum ama sanırım ekşisözlük için geçerli bir karma gibi bi şey(?)

Ben de siteye ilk girdiğimde bir süre bu kutuları hiç farketmedim. Sonra bazı mesajlarda tikleri görünce anlıyor insan. Bir de şu var, birisi mesaj yazıyorsa karşı taraftakine yararlı olmak ya da yazıyı diğer okuyanlara yararlı olmak amacında olmalıdır, dharma yalan, yardım esastır. Bu noktada sorun yok zaten millet birbirine güzel güzel yardım ediyor bu sitede.

Ama tiklesinler yani :-) Ben bunu öğrendiğimden beri tikliyorum. Tiklemeyen de tiklemeyebilir, ama bu hareketiyle "sorum daha yanıt bulmadı ha" gibi bi mesaj peşinde olabilir mi? Ya da beğendiği yanıtlarla beğenmediği yanıtları bu yolla ayırt ediyor olabilir mi?

tik olayini komik ve bir o kadar sacma kullananlar da var. dogru cevap dururken yanlis cevabi tikleyenleri gordum, sacma cevaplari tikleyenleri gordum, sadece kendi cevabini tikleyenleri gordum...

takmaya degmez, yardim etmek daha onemli... belki gelistirilebilir..

abi dharma'ya etkisi var da yani dedigin gibi nedir ki yani? o eglencesine koydugumuz bir sey.
ama tick su ise yariyor. sen sorunu sordun, cevabini aldin, isini gordu tamam. senin sorunu okuyan baskalari icin "haa bak su su cevaplar ise yariyormus" anlamina geliyor. olayi bu.
bizim icin de istatistiksel olarak onemli, o kadar.

kanimca olay 'mesela adam duyuruya 2. defa giriyordur işi düştüğünden hemen sorusunu sormuştur, cevabı alınca belki bakmaz bile bi daha.' ifadende. aramadan soru soranlara duyulan tepkiyi de buna baglayabilirim. duyuru'yu kullanma kurallarini bilmiyor ve aramadigi ve tik atmadigi icin bu noktada hakli olabilir ama cevap verenlerin hemen hepsi burada takilan insanlar, yani dur bir kere soru cevaplayip cikayim diyenler degil. bu noktada da daha once ayni soruya 2 kez cevap yazdiktan sonra 3. kez soruldugunda sabirli olmama ragmen delleniveriyorum. bir cok kez yasayinca da bunu yapanin farkli kisiler olmasi bende bir sey farkettirmiyor. birkac yildir burda yazdiktan sonra boyle bir tepkim gelistiyse de kendimi suclayamayacagim. seye benzedi biraz da, burda beggin olayinin koptugu ana taniklik edenler bilir. bir yazar, gayet masumane bir sekilde geldi ( muhtemelen ilk sorusuydu ve belki duyuru'ya birkac kez girmisti) ve sarkiyi tarif edip sordu. bu kadar basit ama bizde de ayni sarkinin 20. kere sorulmasinda kayis koptu.

tik olayini hic takmam ama dun ilk kez igneleyici bir cevap verdim ve nedenini su an kendime sorunca, pespese tiklenmeyen cevaplar okudugum icin olmali diye dusunuyorum. dharma puanim ya da benim cevaplarimin tiklenmesi umurumda degil ama boyle bir sistem varsa ve bu sistem kimi yazarlarin umurundaysa, bunun kaygisini gutmeyi neden sorgulayalim ki? haa, bunu daha kibarca yapmali belki ama yukarda da yazdigim gibi, surekli ayni sorular, kullanim sorunlari olunca sabri olmayiveriyor insanin.

tiklemeyip, tesekkur yazanlarin mesaji moderasyon tarafindan siliniyor, onlara da ek is cikiyor mesela. yani diyecegim o ki; bence herkes hakli.

bu puan olayının eksileri bunlar

ve keşke hiç gelmeseydi böyle birşey.

şimdi teker teker herkese referans yapamayacağım çok fazla kişi olduğundan ve vaktim sınırlı olduğundan:

duyuru'ya giren herkes kullanmayı bilmiyor doğal olarak. sözlük buradan çok daha katı ve kuralların çok daha belirgin olduğu bir yer olmasına rağmen orada bile kurallara uymayıp çaylak olan veya uçanlar var. bu adamların bir kısmı da kuralları bilmediklerinden böyle oluyor. aramaya inananların sayısı git gide azalıyor mesela. burada da aynı durum geçerli, daha ilk defa duyuru'ya girmiş bi adam konsepti anlayana kadar "dur bakiym daha önce yazmışlar mı?" diye aramaz bence. direk sorusunu yazar 25. girişi de olsa, ve bu ilk girişteki adamın bence bu tik olayını çözmesi çok kolay değil. yani tamam ilk bakışta çözenler olmuştur ama neticede onun bir tik kutusu olduğunu belirten bir şey yok. ben sour lemonade ile sözlükten gelen yanıtta ya da kullanıcılara e-mail falan şeklinde notifikasyon gönderiliyorsa o notifikasyonda "eğer bu cevap işinize yaradıysa duyuru'ya girip yanındaki beyaz kutucuğa tick atın" diye bir ibare eklenmesi taraftarıyım. bunun yanında tick'in görsel olarak kalmasından yanayım ama bir "işime yaradı!" butonu koyulsa, sözlü bir şey olduğundan kullanıcıyla iletişimi çok daha kuvvetli olacaktır. sonuçta amaç daha sonra arayanların doğru cevabı görebilmesiyse bu yapılmalı, tick atma oranını artıracak bi şey olduğuna inanıyorum ben açıkçası. moderasyon "sağolun arkadaşlar" mesajlarını siliyor, adam o mesajı zaten tick fasilitesini bilmediğinden yazıyor çoğu zaman. bir bakıyoruz adam teşekkür ediyor ama hiçbir cevap tiklenmemiş. o yüzden yukarıda bahsettiğim şeylerin yapılmasından yanayım.

oluru var mıdır sevgili modlar?

mesela bir sorum da şu, böyle sözlükteki gibi bi ampul abi yapılması zor mu duyuruya? mesela bi adam duyuru açarken başlığa yazdığı kelimeler başka bir duyurunun başlığıyla uyuşuyorsa açmadan önce "bu başlığa bakın belki cevabınız buradadır" dese? gerçi neyi değiştirecek bilmiyorum, yani benim açımdan çok bi şey değişmez sonuçta eskiden açılan bi duyuru tekrar açıldığında hemen birileri (git: ) yapıyor. öyle aklımdan geçiyordu sordum.

mesajlarin altina not dusme olayi yapilabilir, evet. compumaster'a onu ileteyim.

onun disinda siteye yeni girenler icin uyari koymayi dusunuyorum. ya cok degil, herkes 1 (bir) defa yardim/hakkinda(www.eksiduyuru.com sayfasini okusa bu sorunlar hic olmayacak. ama malesef olmuyor, okunmuyor.

silip yazmadigin surece sikinti olmaz.

aslında duyurudan faydalanma şeklin yanlış. "hacım böyle bir sitemiz var, girin, inceleyin" vb yazsan daha çok fayda görürsün bence. hatta mavi duyuru da kullanabilirsin.

kar amacı yok demişsin ama bence bu belirleyici bir şey değil. kimse senin üç beş gün sonra siteyi kar amacı olan bir projeye dönüştürüp dönüştürmeyeceğini bilemez. kaldı ki adsense pipisi demişsin ama bu kız zenci.

başlık açmanda sakınca yok ama başlığı "isgorusmesirehberi.com" değil "iş görüşmesi rehberi" olarak aç.

hayır tabii ki. sözlük biraz da bunlar için var.

fotoğraf yok ki?

benim gördüklerimle içilmiyordu.

1) resim yok ama cam dediğin için bong olmasından şüpheleniyorum.
2) Yasal olmalı.
3) resim yok.

bong ise bahsedilen,
2 tütün değil genelde esrar içiminde kullanılıyor ama tütün kullanmak istersen de kullanırsın basit bi nargile türevi gibi düşün, içine ne tütünü koyduğun pipodaki gibi önemli değil
3 genelde satılmıyor avusturyadan bir arkadaş zamanında bavulda gayet rahatlıkla soktuğuna göre göre yasal olması mümkün, akmarın alt katında falan aptal hediyelik eşya satan yerlere bakabilirsin bi ara fransızca sözlük bakarken görmüştüm.

demek istedigini anladim sanirim. bong degil o cunku su konmuyor. ayni pipo seklinde orta parmak uzunlugunda genelde. Kadikoydeki askeri malzemeler satan pasajin ust cikisindan ciktiginda sokagin kosesinde satiliyor.

glass bong pipe ismi.

img.alibaba.com

glass pipe o ve yine de ilse nin dedigi gibi kullaniliyor. TR ye girisinde bisi olmuyor girisinde bir problem olmuyor. en son bunlardan San francisco da Haight Asbury de Good Fellas diye bi dukkanda gormustum online da sattiklarini soylediler ama intl. gonderiyorlar mi bilmiyorum. Bi de gorduklerimin hemen hemen hepsi feci derecede pipiye benziyor yani halka acik yerlerder kullanma :)

ufak bonga su konmaz zaten

çok küçük oluyor onların boyu. zaten tütün içmek için yapılmadıkları için de hazneleri çok küçük. eğer tütün içmeye kalkarsanız, alacağınız her nefes için hazneyi tekrar doldurmak zorunda kalırsınız.
marijuana için bu pipolar. ara sıra gittigidiyor da satılabiliyor.

Gideceği şehiride bağlı, ama genel olarak iki bakış var. Yani yüzeysel bakarsan, kalma masrafı + yemek + okul + sosyal hayat vs.. imkanı yok geçmez. Ama daha ayrıntıda git gel masrafı, staj durumunda kalma, acil tıbbi durumlar, ev arkadaşı kazıkları vs... gibi durumların eklenmesi masraflar 12 bine yaklaşır, ayrıca başka bir ile yerleşmenin çeşitli psikolojik sıkıntıları vardır, bu da para ile ortadan kaldırıla bilen bir masraf(yük) olarak görülebilir. Ama ben imkan veremiyorum 12 milyar yıllık gideri olsun normal bir öğrencinin fakat para harcamak kadar kolay bişi yok dünyada :)
Bunun yanında aile yanında kalmak kişinin bir çok sosyal beceri geliştirmesini zorlaştırabilir.

öncelikle hangi şehirde yaşıyosun,nası bi bölümde okuyacaksın,okuldan beklentilerin nelere bunlar önemli.
ama;
yurtta kalırım diyorsan 12 milyar uçuk bi miktar.benim okulum etiler civarında olmasına rağmen bunun yarısını anca harcıyorum.herşeye de yetiyor.ki 300 lira bursla da geçinen var.
şunu da düşün şehirdışında yaptığın masrafların büyük bi kısmını evde kalsan da zaten yapıcaksın.okul parasını yatırmakla bitmiyor ki.bi de özel okulda çevren de ister istemez para harcayan insalarla dolu olucak daha da harcayacaksın.12 bin sadece ayakbastı parası.

ailenin böyle demesi normal kimse göndermek istemez çocuğunu temelde ama katlanır.iyi düşünmek lazım.tek başına yaşamak da çok şey katacak sana falan filan...

@copy paste; normal ortalama gelire sahip bir ailenin çocuğu şehir dışında maksimum 12.000 lira harcar, ki o kadar bile harcanmaz, hele anadolu şehriyse bu şehir. ama özel üniversitede bu dediğin sadece okul parası sanırım. bunun servisi var, yemeği var, yol parası, şuyu buyu derken bunun baya baya üstüne çıkar. yani bana çok mantıklı gelmiyor, hele çocugunu gönderdiği özel ünv pek kaliteli bir okul değilse, ben olsam gönderirim paşa paşa devlet üniversitesine, hem kendi ayakları üstünde durmayı da öğrensin.

mesaj olarak bir örnek atıyorum.

Kendimden örnek vereyim, Eskişehir'de okuyorum. Aylık masrafım hiçbir durumda (Ev kirası/Faturalar/Kişisel Harcamalar) dahil, 600 lirayı (o da maksimum) geçmemiştir. Aksiyon adamı olmadığımdan olsa gerek, çoğu zaman bunun epeyce altında kalıyor. Ancak, şehir dışı derken, mesela Istanbul senin için şehir dışıysa durum değişir haliyle.

yakınım %50 burslu özel ile şehir dışı devlet arasında kaldığında özel mantıklıydı, çünkü 7bin5yüz den çok fazla gider şehir dışında, ev, yeme içme, yol masrafları falan fıstık... hadi fazla gitmese bile eşit olur en kötü durumda, o nedenle mantıklıydı özel seçmek.

ama hiç burs yokken özele sadece okula ödenecek miktara anadolu şehrinde krallar gibi yaşar.

istedigin cevap ekonomik anlamda olsun diyorsun da egitimin kalitesi en onemli unsurdur. ODTU veya bogazici degilse sehirdisindaki okul ozel universite denilen kurumun egitim kalitesi devlete gore cok daha iyi ve ona verilecek para mezunyetten sonra cabuk donuyor.

Gelebilecek tepkilere istinaden hem devlet hem de vakif universitesinde egitim aldim ve mezun oldum, vakif universitesine verdigim parayi mezun olduktan 1,5 sene sonra kazandim.

İster devlet ister özel olsun, yurtta ya da evde kalınsın, aileden ayrı yaşayan birinin sosyal gelişimi ailesiyle yaşayanlardan çok daha farklıdır. Tek başına durabilmeyi, kazık atmayı/yemeyi öğrenir. Kira kontratı imzalamayı, gece vakti nerde nasıl yürümesi gerektiğini, 300 lirayla bir ay idare etmeyi felan öğrenir. Bu durumda her türlü devlet okulunda, şehir dışında okumalarını tavsiye ederim.

Özel okullar eğitim standartları açısından devletlerden kat kat üstündür - küçük sınıflar, her türlü alet edevat bulunur. Ancak Koç ya da Sabancı'da okunmuyorsa devlet okullarına nazaran çok bir üstünlükleri yok. Tabi bunların da fiyatları oldukça yüksek. Ayrıca özel okulların yazokulu dedikleri bir hadise vardır ki ağzı yanmadan mezun olan insan azdır diyebilirim.

Devlette başlayıp özel okula geçmek kolaydır; tam tersi için ise 1. veya 2. sınıf boyunca çok kasmak gerekir. Bunların dışında, eğer İzmir, İstanbul, Ankara ve Eskişehir gibi şehirlerden birinde okuyacaksanız, şehir dışında okumayı tercih etmelisiniz. Mersin ya da Çanakkale'de okumaktansa özel okulun tüm külfeti ile buralardan birinde okumak hayatının en güzel 5 yılı için oldukça mantıklı bir karardır - Ankara'dan ve Ankaralı'dan nefret eden, özel okulda okuyan biri olarak bunu söyleyebilirim.

İlk sorun, kısmen doğru olabilir yaklaşık olarak. Eskiden vakıf okullarının fiyatları daha iyiydi. Şu an birçok bölümünlerinde 2-3 tane hoca bulundurabilen güzide üniversitelerimiz (?!) dahi en az 14-15 bin TL istemekten çekinmez olmuş. 12bin'e işin zor. Belli bir stardardı yakalayanların ücretleri malum. Kendi şehrinde bir vakıf okulu var ve şehir dışında devlet okulunda okumakla aynı paraya gelir mi gelmez mi diyorsun. Şehir dışında (hadi en pahalısı İstanbul olsun), yılın 10 ayı orada yaşasan desek, ayda ortalama 1500 TL harcar mısın? Çok aşırı masrafların yoksa bence o rakamın yarısına dahi paşa paşa geçinirsin. Öğrenim kredisi de alırsan (şu an 180 TL, ocak'ta 200 olur herhalde) rahatça geçinirsin ailenden az para alarak.

Ben üniversite süresince 1 okul dönemini İstanbul'da geçirmiştim, normalde Ankara'da vakıf üniversitesinde öğrenciyim. İstanbul'da, kaldığım yer (aylık 330 TL) + yemeğim (3 öğüne de para harcıyorum tüm ay boyunca) + temizlik masrafı + haftasonu kahvaltıdır, akşam dışarı çıkmadır vs. aylık yaklaşık 800 TL civarına denk geliyordu zannedersem. Tabi İstanbul'da devlet okuluna gideyim mi diyorsan, hayat ziyadesiyle pahalı ve Ankara'ya göre çok daha sosyal. Dolayısıyla masraflar artıyor. Değer tabi o ayrı. Bunu da göz önünde bulundurmanı tavsiye ederim. Kendince ona göre bir hesap yaparsın.

Bir de nereye gideceğin önemli tabi, hakikaten o şehirde 4-5 sene yaşamak ister misin kendi şehrin dururken? İyice düşünmek gerek.

hatalı ispiyonlanan entry silinmiştir belki. ya da yazarı uçmuştur.

@ kibritsuyu sanmiyorum.

benim de ispiyon sayim -7 azalmis.

dün fatalica sözlükte'ki buglar ile ilgili işlemler yapmış, ondan kaynaklanabilir. benim de gecerli ispiyon sayım 10 azalmış...

bug vardı. o düzeltilirken bir şeyler oldu galiba. herkesin ispiyon başarı oranı yükselmiş. belki de doğrusu budur. bilemedim şimdi.

benim de başarılı ispiyonlar 30 civarı azalmış.

yalnız degilsin dambil. benim de hem geçerli ispiyon hem de hatalı ispiyon sayım toplamda 6 sayı düştü.

@surtunme kuvveti
Hani nerde yükselme? Zira benim başarılı ispiyonlar uçmuş(1 tane kalmış) ama hatalı 2 ispiyon duruyor öyle(ki biri de hatalı değildi ya neyse).

yükselen başarı oranı (toplam-hatalı)/toplam

Merhaba,
Yanlış hatırlamıyorsam "muhassü" adı veriliyordu kendilerine. "Muhasebe"den aklımda kalırdı hep. Doğrudur umarım. Kendilerinin tek görevi vergi toplamak değildi diye hatırlıyorum ama, aynı zamanda vergileri de doğrudan alıyorlardı sanki.
Kolay gelsin.

muhassü olmadığına eminim. dilimin ucunda ama çıkmıyor bir türlü.

muhassıl

bir s eksik koymuşum, düzelttim.

Maşallah öyle bir şey hatırlamışım ki zâten, Google aramasında bile çıkmıyor "muhassü". :S
Ben öyle hatırlıyorum. Bilen varsa söylesin tabii. (:

muhasıl da değil hatırladığım kadarıyla. kafamı sikeyim. bi romandan bakıcam romanı bulamıyorum. birşeyleri hatırlayamazsam deli olurum.

Osmanlı yöneticileri devletin düzlüğe çıkabilmesi için ekonomik kaynakların verimli hâle getirilmesini istiyorlardı. Bu nedenle de vergi düzenini çağdaşlaştır*maya karar verdiler. Çünkü hem yeterince vergi toplanamıyor, hem de vergi top*layıcıların baskısı yüzenden devletle halk karşı karşıya geliyordu. Bunu önleyebil*mek için merkezden sancaklara "muhasıl" adıyla birer memur atandı. Bu memu*run başkanlığında Muhasıllık Meclisi adı verilen bir meclis kuruldu. Fakat bekle*nen vergi toplanamadı. Vergi sistemi büyük ölçüde değiştirildi.

www.dijitalmekan.com

tahsildar diyen var. şahne diyen var. var mı artıran :)

Bir saniye efendim...
Doğru diyorum ve sevgili "nerede o eski bayramlar" da doğru diyor.
Sınıfın adı muhassü, o bölümdeki görevlilerin adı da muhassıl. Hah! :)))
Sevgili surtunme kuvveti sınıfı sormuştu. Dolayısıyla muhassü. (:

Şu da içimde kalmasın: "Muhasıl" tamam da "Muhassü" ne ola ki diyorsanız, "Muhassıllık" diye kullanırsınız o hâlde ve o meslekten bahsedersiniz yalnızca. Hiçbir yerde muhassü lafını duymayınca işkillendim ben de çünkü.

"Toprak tasarruf edenlerin gelirlerine göre toplanan öşür vergisinin Tanzimat Fermanı ile (1839) “herkesten eşit oranlarda” alınmaya ve öşür vergisinin mültezimler yerine muhassıllar (devletin vergi toplayan memurları) tarafından toplanmasına başlanmıştır. Ancak, muhassılların vergi toplamadaki yetersizlikleri birkaç yıl içerisinde anlaşılınca bu defterdeki gibi tekrar iltizam usulüyle öşür vergileri toplanmaya başlanmıştı."

kaynak:
www.karamyayincilik.com

abi süpersiniz lan, hakkaten şaştım kaldım. muhassıl-muhassü (cevap vereyim ki teşekkür yazım legal olsun ahah)

eserlere tag (etiket) yaziyorlar. kac tane esere yazdilarsa onun sayisi.

isteyen boş buldugu eseri etiketleyemiyor o zaman? belli bir gruba verilmiş bir görev mi? bunca zaman takip ederim ilk defa rastgeldim.

evet.

künyede şöyle bir şey yazıyor

- içerik sınıflandırma, kategorizasyon -
betty puf puf
prettyinpink
sindustrial
surtunme kuvveti

tagger adlı şahıslar bunlar işte. eseri ararken bulmanızı kolaylaştıran keyword'leri
giriyorlar (ben epeydir girmiyorum ama :/)

İstediğim yer İstanbul üniversitesi Veterinerlik Fakultesi ve eğer istediğim yer olmazsa gideceğim Odtü kuzey kıbrıs kampusu hakkında bilgi verirseniz sevinirim.

Çukurova ÜNiversitesi Fizik bölümü 2. öğretim nasıldır romalılar?

@huleyn: kuzey kıbrıs'ta hayat şartlarının oldukça pahalı olduğunu biliyorum sadece. ev kiraları olsun yiyecek, içecek olsun maddi olarak karşılayabilecek durumdaysan öyle düşün derim. kıbrıs'ta çocuğunu okutmak için evini satan bir tanıdığımız var.

@suursuz deve; çukurova üniversitesi olarak değil de genel olarak fizik bölümüyle ilgili diyebileceğim bir şey, sırf puanı düşük diye yazarsanız ilerleyen yıllarda başınıza bela olacağıdır. yani puanı düşük fizik yazayım, bir şekilde bitiririm, ııh olmuyor. 2 bilinmeyenli 2 denklemi çözemeyip fizik bölümünde okumak isteyenlerden değil de gerçekten fizik okuyacağım diyenlerdenseniz çukurova'da olsa, boğaziçi de olsa yaparsınız. çukurova üni'yle ilgili ayrıntılı bilgiyi bilenler yazar sanırım.

Odtü Kuzey Kıbrıs Kampüsünde okumak nasıldır peki? 9000 ytl deniyor, fazla ek masraf cok cıkar mı?

ya şimdi ben acayip matematik bölümü okumak istiyorum, ama bitirince öğretmen olmak gibi bi niyetim yok, noluyo bu bölümü bitiren insanlar? yazılım filan uğraşabiliyolar mı?

say 2'de 369 aldım sıram da 450 gibi bir şey. ille ki bilgisayar mühendisliği olsun istiyorum. nereyi yazsam rahat tutuyor. nereyi yazayım? şimdiye kadar aklımda hep boğaziçi, olmadı odtü itü vb. düşünüyordum da çevremden özele git hem burs alırsın hem işin hazır olur diyenler var. ne yapmalıyım?

@tejas: odtü babacım. imkanları en fazla olan odtü. kadrosu en iyi olan odtü. eğitimi en iyi olan odtü. özele falan gidip napcaksın allasen? işin hazır olsa ne olur? sen kendini yetiştireceksin. ondan sonra sana her yerde iş var.

@tejas

tebrikler en başta. bence öncelikle tercihlerin odtü ve bilkent olsun. bir gez bakalım bu okulları. ama aklında bilkent'in verdiği burs olmasın.öyle ver kararını. ileride doğru okulda olunca kazanacaklarının yanında bu burs bir hiç.

boğaziçi ve itü bence sonraki planda tercihler olmalı.

not:odtü iyidir :)

@tejas
seçebileceğin üniversitelerde halihazırda okuyan ve mezun yazarlara mesaj at bence. (en az 1'er mezun 1'er öğrenci) eğer bulmakta zorluk çekersen ben de elimden geldiğince yardımcı olurum. üniversiteyi seçerken ki en büyük önceliğin okulun bittikten sonra gideceğin yola uygunluk olmalı. senin gelecek planlarına göre odtü de bilkent de boğaziçi de olabilir.

ay of yaa yanlış yere mi yazmışım neyse boğaziçinin güneye göre iç karartıcı kampüsü kuzeyde bi' bölüm olan rehberlik ve psikolojik danışmanlık mı yoksa odtü işletme mi yazsamm? 2 3 soru daha yapıp mis gibi güneyde siyaset okumak vardı ama sıralamanın 700lerden 1200lere düşeceğini de sanmıyorum..

@özemm; sen sorunu buraya taşımışsın ben de cevabı buraya alayım;

boğaziçi rehberlik ve psikolojik danışmanlık çok rahat okunabilecek bir bölüm. bölüm kuzey kampüste ama derslerini aldıktan sonra kimse seni kuzeye hapsetmiyor :) odtü işletme nasıldır bilmiyorum ama odtü işletmeden boğaziçi işletmeye geçiş yapan 2 arkadaşım vardı ve her ikisi de gayet memnunlardı hallerinden. ama bence sen önce hangi bölümü istediğine karar ver, istediğin bölüm işletmeyse odtü işletmeyi yaz derim. ama illa ki boğaziçi diyorsan da dediğim gibi kuzey kampuse hapsolup olmamak sana bağlı.

@özemm:

okumak istediğin asıl bölüm neyse, ona göre seçim yapmalısın bence.. en önemli şey bu gerçekten.. ben odtü'de okuyorum ve işletme bölümü öğrencisi profili, genel odtü öğrencisi profilinden biraz farklıdır.. ben pek haz etmem şahsen.. biraz fazla hırslı ve başarı için her yol mübah mantığıyla hareket eden, dış görünüşlerine fazlaca önem veren tipler özetle.. bu tip insanlarla en az 4 sene geçirmek senin için sorun olmazsa, orayı yazabilirsin..

bende endüstri ya da elektornik mühendisliğini düşünüyorum bölüm olarak ikisinin birbirinden kesin çizgilerle ayrıldığı noktalar var mı varsa neler? itü bu iki bölüm konusunda nasıldır acaba?

light beam ve vercingetorix teşekkür ederim.asıl sorunum zaten ne okucam onu bilmiyorum!aklıma üniversite deyince gelen şey geçen seneki istanbul gezisi ve gözlerimi açan tek yer:boğaziçi.. ama tabi tercihlerin gerçekliği tokat gibi çarpınca şu sonuçlarla, insan iş bulabileceği bi' meslek olsun,ismi de olsun istiyor.bu arada light beam boğaziçinde okuyosun sanırım sana sorular hazırladımm.boğaziçinde okuyan öğrenci profilinin genel olarak zengin çocukları bilmem ne olduğu doğru mu?daha var ama en iyisi bölümleri araştırayım...

@bananebundan
bu iki bölümün "kesin çizgilerle ayrıldığı yerlerden ziyade" benzerliklerini merak etmen daha mantıklı kanaatimce. Çünkü bu iki bölüm her mühendislik öğrencisi için aynı olan 1. sınıf dışında birbirinden tamamen farklı diyebilirim.
En basit anlayım ile endüstri mühendisleri organizasyon,inovasyon gibi şeylerle uğraşırken; elektronik mühendisleri devreler ile uğraşmaktalar.
İki mesleğin de bir erbabı ile görüşmen faydalı olacaktır daha net bilgiler için.

İtü hususunda bir bilgim yok ne yazık ki.

@hipogrif
evet matematik bölümü okuyanlar yazılım alanında çalışabiliyorlar.

@tejas

bilkent bilgisayar müh. de okuyorum. merak ettiğin sormak istediğin şeyler varsa elimden geldiğince yardımcı olabilirim..

@özemm

zegnin çocukları falan gibi bir şey yok. her kesimden her gelir grubundan insan var. zenginlre var mı? e tabii onlar da var. istanbul dışından geliyorsan ve yurtla ilgili bir önceliğin yoksa (olmadığını tahmin ediyorum) kalacak yer alternatiflerini önceden araştır. kilyos var mesela bazıları hazırlığı orada okuyor, ben hiç bulunmadım fikrim yok o yüzden ama orada kalanlar epey şikayetçiydi.

biraz kendin araştır, kafanı karıştıran şeyleri tekrar buradan sorarsın.

@özemm

sırf iş imkanı diye işletme seçmek bence mantıklı değil. rehberlik ve psikolojik danışmanlık yapmak istiyorsan, onlar iş bulamamak için girmiyorlar o bölüme. onlar da iş buluyorlar.

bir de kuzey güney arası shuttle ile 5 dakika ya, o kadar da problem bir konu değil. ben de kuzey kampüsteyim ama gayet bütün günüm güneyde geçiyor. : )


@ tejas

ben boğaziçi derim. (git: 83507)

@edgenabby; hacettepe uluslar... üniversite olarak değerlendirdim. Tabii örneğin İstanbul'daysan ve yakınlarda kalmak istiyorsan senin de zaten düşündüğün gibi Uludağ iyidir, hukuk da. Ancak sıralamam şu şekilde:

Hacettepe uluslar
Ankara uluslar
Hacettepe kamu
Ankara Kamu
Uludağ hukuk


Hayırlısı hangisiyse o olsun, sevgiler.

kibris'a gittigine pisman olabilirsin. hem cok pahali, hem her turlu olanak yok malesef. en ucuz sekilde -varsa- kendi sehrinde okuyarak olur. yoksa komsu illerden en duzgunu yazilir, okunur.

@edgenabby: uludağ-hukuk tavsiye etmem.hukuk fakültesi ana kampüste değil gemlik ilçesinde.çok sıkılırsın,yapacak pek bir şey bulamazsın.

bu arada bi soruda benden olsun.marmara üniversitesi anadolu hisarı kampüsü hakkında bilgisi olan var mı? ya da buranın bir resmi,cismi.yaşanır mı ki oralarda?nedir ne değildir?

ben çok kararsız kaldım şehir konusunda.. bölüm tamam okul öncesi okuyacağım ama 3 şehir arasında kaldım. sizce balıkesir mi, edirne mi, çanakkale mi? hangisi daha iyidir? kampüs olsun şehir olsun eğitim olsun.. ?

@hipogrif; matematik bölümünden mezun olduktan sonra öğretmenlik dışında bir sürü alanda çalışabilirsin, kendini hangi alanda geliştirirsen o yöne kayarsın, bu yazılımcı da olur, bankacı da olur, ya da herhangi bir yerde işletmecinin yaptığı tarz bişey de olabilir, tamamen senin kendini geliştirmene bağlı.

@özemm; sorunu cevaplayanlar olmuş, her profilden insan var ama özellikle ib'nin işletme öğrencileri maddi olarak evet birazcık ortalamanın üstündedirler. ama bu herhangi bir sıkıntıya yol açmaz.

@yok öle bişi

çanakkale diger şehirlerden daha iyi konumda bu zamanlarda. hem kampüsü hem de gelen ögrenci kişiliklerindeki çeşitlilik senin de kişisel gelişimine yararlı olabilir. bu arada hangi şehirden diger 3 şehre gitmeyi planlıyorsun? kimi bulundugu şehirden farklı bir ortamı oldugu için tercih eder, kimi aynı insan kalitesi potansiyeli bulundugu için. senin kafanda ne var?

@yok öle bişi; ben de çanakkale'li bir arkadasıma sordum o da bu 3 şehir içinden çanakkale daha iyi dedi ama eğitimi konusunda o da pek bilgiye sahip değil. çanakkale için de "ucuz, eğlenceli, denizi olan bir şehir işte" dedi.

@sakabilmemneyi istanbul'danım. çanakkale'de eğitim fakültesi anafartalar yerleşkesindeymiş. merkezde mi bilmiyorum. bir de tesisi varmış okulun otel benzeri. o çok hoşuma gitti. ama daha uzak istanbul'a diğer seçeneklere göre. o kafamı karıştırıyor. trakya'da ise ayşekadın kampüsünde eğitim fakültesi ve de tam merkezdeymiş. şehir olarak edirneyi övüyorlar ve istanbul'a çok yakın. balıkesir bu şehirlere oranla daha küçük. hem de eğitim fakültesi kampüste değil. bu benim için bi eksi puan. ama kalitesi çok iyiymiş eğitim fakültesinin. ve de tanıdıklarımız var balıkesirde. teşekkür ederim ilgilendiğiniz için..

@light beam teşekkür ederim :)

arel ünv.'ne %50 burs ile girdiğimiz takdirde, bu burs yurtlardaki ücretler içinde geçerli oluyor mu acaba? varmıdır bi' bilen?!

450. olan arkadaş git boğaziçi blg mühendisliğine. o kadar. hem üni oku hem selamun aleyküm 3000 lira mayış.

@bananebundan
Ben endüstri mühendisliği mezunu bir şahıs olarak endüstri ile elektronik arasında en ufak bir benzerlik omadığını söyleyebilirim. En başta alınan temel dersler haricinde tabi. Bunun dışında endüstri mühendisleri gerçekten fizik öğrenmez, fiziksel herhangi bir şeyin yanından geçmez. Aslında endüstri mühendisleri bir şeyi elindeki kaynaklarla veya başka kısıtlamalarla en verimli nasıl yaparsını matematiksel modellerle arar durur. Bir kısmı finansa kayar, bir kısmı bilgisayar kodu yazar, üretim en iyi nasıl planlanır gibi işlerle uğraşır. Elektronikçilerse devrelerle oynar, kontrol mekanizmalarını öğrenir, bazısı yapay zekayla filan da uğraşır, genel olarak daha çok çalışır ve zorlanır, kendini ilerleyen sınıflarda dahi lablardan kurtaramaz, endüstri mühendisinin temel dersler haricinde labla işi olmaz.
İtü konusuna gelince, endüstri mühendisliğinde odtü ve boğaziçine kıyasla daha zayıf kalabiliyorlar (bunu boğaziçinde endüstri mühendisliğinde yüksek lisans yapmaya gelen itülülerden gördüm genel olarak) ancak elektronik konusunda pek bilmiyorum.
Yani ben hardcore mühendis olmak istiyorum dersen elektronik oku, ama yok ben matematik seviyorum, masa başını seviyorum, kimse beni fiziksel işerle uğraştıramaz dersen endüstri oku. Hea elektronikte de matematiğe çok ihtiyacın olacak gerçi. Bir elektronikçi daha güzel anlatır buralarını belki.

merhabalar. istanbul kültür üniversitesi burslu moleküler biyoloji ve genetik yazmayı düşünüyorum yüksek ihtimal yerleşirim gibime geliyor lakin ben bu tercihten pek emin değilim. yani bölümümden eminim ama istanbul kültür üniversitesi hakkında pek bir bilgim yok. nasıldır, kampüsü ne haldedir merak içerisindeyim, yardımcı olabilir misiniz?

SAY2 343.657 puan alıp 14123. oldum.Diş hekimliği veya eczacılık yazmayı düşünüyorum.Kararsızım.İkiside artıları eksileri bakımından yakın,benzer bölümler diye biliyorum.Kulaktan dolma birçok bilgi var ortalalıkta.Bizim komşunun kaynının oğlu,daireden arkadaşın ebesinin evlatlığı vardı şey .... derdi gibisinden uyduruk beyanatlara maruz kalmamak için direkt bu iki meslekten olanlar, bu işin içinde olanlar varsa irtibata geçebilirler mi?

@hayatboktan; istanbul kültür üniversitesi'nin eğitimi nasıldır pek bir fikrim yok ama, kampüs beklentinizi karşılayacağını zannetmiyorum, ben içine girmedim ama bir seminer için giden arkadasım bildiğin alışveriş merkezi demişti kültür üni. için. dışardan da pek farklı görünmüyor.

@hayatboktan

kültür üniversitesi'nin şuan en çok yatırım yapılan bölümüne başvurmayı düşünüyorsun, bence olur.

üniversite'den ne beklediğine bağlı evet bir boğaziçi, itü gibi kampüsü yok ama müthiş bir akademik kadrosu var. bir de uluslararası olanakları acaip çok. bu konuda her türlü şeye açıklar. öğrenci işleri devlet üniversiteleri gibi devlet dairesi gibi işlemez 1 dk da her şeyinizi bedavaya halleder. her hafta bir konser, bale veya tiyatro gösterisi vardır büyük oditoryumda. spor olanakları yeteri kadar var. tek sorun kütüphanesinin büyümesindeki yavaşlık. evet kütüphane her geçen sürede büyüyor ama bu büyüme yavaş bir büyüme.

@dnk3r, sanmıyorum. bi de arel üniversitesi yeni bir üniversie ve biraz dandik. ev arkadaşım orda okuyor, en ucuz özel üni. aynı zamanda. devlet yurduna girmeye çalış.
bir de arel üni. not ortalamasına dikkat ediyor bursun devamı için.
en sağlıklı bilgi için üni. yi ara sor derim.

@aithra
teşekkürler cevaplar için, arel'in sitesinde "ÖSS Bursları, lisans ve önlisans öğrencileri için normal öğrenimleri süresince geçerli olup, bu burslar kesilmemektedir." diye bi' ibare var ama okuldan öğrenmek en iyisi tab.Bu arada dandik dedin icime bi' sürü kurt düşürdün :)

Üniversitelerde tiyatro bölümü neye göre alıyo?

@archery
özel yetenek sınavlarıyla alıyorlar.

Tesekkurler.Peki nasıl olduğu hakkında bilgisi olan var mı?Yani hocaların söylediği şeyler mi yapılıyor,yoksa doğaçlama falan mı?

Ziraat mühendisliği, Türkiye'deki geleceği,gelişimi ve iş olanakları nelerdir? Uludağ ve Çukurova Üniversiteleri bu dalda iyi midir? Duyuru halkı olarak siz olsanız hangisini tercih edersiniz? Aydınlatırsanız sevinirim.

@dnk3r
Yeni açılmış bir üniversiteye gitmeni tavsiye etmem doğrusu; çünkü sistemi oturmamıştır, zaman alır, her türlü denemeyi ilklerin üzerinde yapmış olurlar, eğer tutuyorsa diğer özel üniversiteleri seç derim. Şahsen özellerde Bilkent, Koç, Sabancı, Bahçeşehir, Yeditepe, İzmir Ekonomi, Tobb, Bilgi dışındakiler biraz yalan gibi geliyor. Gerçi bölümden bölüme de değişir tabi üniversitenin iyi olması.

uluslararası ilişkiler kadar atıl bir bölüm yok şu iibf lerde. aldığı dersler sadece dışişleri sınavlarında işe yarar. bu da öyle menem birşeydir ki, yılda 10-15 kişi alırlar yarısından fazlası diğer iibf bölümlerinden kazanılır. eğer gelecekte kamu sektöründe çalışırım a grubu olarak bilinen nitelikli bir yerde çalışacağım diyorsa bir insan işletme iktisat veya maliye yazmalı. hacettepe uluslar nedir ya, dış ticaretle de alakası yok diplomat olması içinde şansı binde 1.

puanım istanbul üni ingilizce işletme ve hacettepe ingilizce işletmeye yetiyor. bu bölümde sizce hangi okul daha iyidir? şehir olarak istanbul mu ankara mı??

koç üniversitesi düşünen adaylar şurayı bir okuyacakmış, belki işlerine yararmış. (bkz: #16480515 )

@moses; çok iyi rastlaştık valla arkadaşım:D ben sana olayı şu kısa cümlemle açıklıyayım. Ben bir uolp öğrencisi olarak bu yıl bölümümü değiştirmek için sınava girdim:D Hatta 2 sene önce puanım kırılıyor olmasına rağmen değiştirmek istedim, o kadar ki yani, sen düşün gerisini. sebeplerini açıklamak gerekirse seni aşşağıya alayım.

1. Çok çok pahalı. genel bir kanı var ki ben de buraya öyle yönlendirildim, bu işin vakıf üniversitelerinden ucuz olduğu ve daha kolay olduğu yönündeydi. Ama gel beraber bakalım pahalı mı ucuz mu. Ben itü uolp öğrencisiyim, bir dönem amerika için okul ücreti sağlık sigortası ve yurt bedeli 13.000$ veriyorum. Bunun içinde ulaşım yeme içme ve yaşama bedelleri dahil değil. Onları da koyup harçlık da alınca 16.000$la kapatıyorsun minimum. Yani ailemin bu fiyatlar karşısındaki yüz ifadesini ve düşünceli hallerini göreceğime gidip tesisatçı olaydım dediğimi, düşüne düşüne kafayı yiyecek gibi olup paket sigara kavramını bir köşeye atıp kartonla içtiğimi bilirim. Totale vurursak (ki ben şimdi neresinden dönersem kardır modundayım) 3 dönem yurt dışı geriye kalanla türkiyede. buna göre 48.000$küsür amerika işlerinin kabası tutuyor. Hazırlık 7.000küsür lira, 1. yıl 7.900 oldu, geriye kalan 3 yarı dönem de her dönem başına 3.950. toplamda 26.000tl tutuyor. Ki bunun içinde eğer istanbuldan değilsen, yurt olmayacak. itüde bir puan sıralaması yapıldığından bırak uolpu normal bölmlere giren adamlara çıkmıyor yurtlar. kendini en az aylık 350 400 tlden kira vermeye hazırla. Zaten bulman da çok zor oluyor yarım dönemlik, tam bir işkence. Sonuç olarak 48.000$+26.000tl artı diğer yaşam bedellerin oluyor total rakam.
Bunun yanında üniversteye aidiyet denilen şey 0. yani hem üniversitede hem dışarda it muamelesi görmeye alışacaksın resmen. sanki orda okumuyor da başka bir şey yapıyormuş gibi davranacaklar. en nefret ettiğim kısmı bu. benim şimdiki planım da o zaten. mis gibi vakıf üniversiteme gideceğim, en azından it muamelesi görmem, en azından aidiyetim olur. hem bunu kime açıklasam, direk salakmışım da lütuf etmişler gibi bir duruma düştüm ne yalan söyleyeyim. Düşününce bile kaçıp kurtulmalıyım diyorum içimden bu dönem yerleşemezsem gerçekten artık dayanamayacağım.
Ayrılmak istememin en baş 2. sebebi de diploma düzenlemesinden sonra bize 'sertifika' gibi 'bilmemne ortak programını gereğini yerine getirip tamamlayan x kişisi almaya hak kazanmıştır' filan gibi bir ekleme yaptılar. hatta arkadaşımın taratılmış bir diploması var istersen msn verip atabilirim de. şaka gibi resmen, sanki bilge adama gidip exel öğrendik. Kafayı yedirirler adama ya. neyse.
Bunca 'ulan sizden alınanı diğerlerine harcıyorlar desene ehaehahe' muhabbetini çekip, amele muamelesi görüp, bir üniversitede okuyormuş gibi hissetmeden, bir sabancı üniversitesi ücreti kadar para verip, sonunda bir bok elde edemeyip sertifika gibi diplomayı elime alıp tüm şirketlere durumumu açıklayarak gezindem ve boktan bir iş yapmak istemiyorum. ki burada (ekşiduyuruda) bir kişi bir problemini yazmıştı iktisat filan okuyup yüksek not ortalamasıyla bilkenti bitirip boktan bir iş yaptığını anlatmıştı, eğer o öyleyse bizi adamlar kıçına takmazlar. yazarken ter bastı ya:)

Neyse sonuç olarak GEL-ME! sana da yazık ailene de yazık, emeklerine de yazık. bu durum sadece bana değil, tüm uolplar için geçerli. hatta odtü daha pahalı diye biliyorum onlar 2 tam yıl gidiyorlar. uzadıkça uzuyor bu arada damarıma bastın, tam rast geldi:D

boğaziçi veya galatasaray üniversitelerinden birinde felsefe okumayı düşünüyorum. boğaziçinin analitik felsefe yoğunluklu bir bölüm olması beni rahatsız ediyor. galatasaray ise fransızca ve fransızca tek kelime dahi bilmiyorum. sanırım galatasaray üniversitesinde ts kalkmış ve hazırlık bir yıla inmiş. bir yıllık hazırlığın ne derece yeterli olacağı konusunda hiç emin değilim. bir diğer merak ettiğim şey ise bu iki bölümün yurtdışındaki prestijleri. iki yıl önce saçma sapan bir tercih yapıp aslında hiç de istemediğim bir bölüme girip bıraktığımdan bu sefer doğru düzgün ya da en azından daha sonra pişman olmayacağım bir tercih yapmak istiyorum. Bu iki bölüm hakkında bilgi verirseniz sevinirim.

@ dionysos68

sosyal bilimler konusunda şu sıra galatasaray üniv. ile aşık atacak herhangi bir yer bilmiyorum, tanımıyorum. fransızca olayını biraz kasıyorlar evet ama her sene okul aracılığıyla fransa gezmesine gitmek de mümkün, zamanla çok kolay aşılacak bir sorun o. prestij meselesi hakkında çok bir şey bilmiyorum ama boğaziçi'nden daha kötü durumda olmadığı ve hatta birçok konuda daha ileri durumda olduğu kesin. anlaşmalı birçok okul var galatasaray ile. galatasaray felsefe'de bir yüksek lisans öğrencisi tanıyorum ve düşündüklerimin tersine bir beyanatı olmadı hiç.

ve diyorum ki, boğaziçi rüyası eskide kaldı artık. öğretmenliğe kapak atmak gibiydi bir aralar, şimdi daha iyi yerler fazlasıyla var. ve felsefe konusunda galatasaray'ın ilerisine geçebilecek herhangi bir okul yok. odtü de dahil(ahmet inam'a rağmen).

"FORMATA DAİR"
bu başlık altında sorulan sorulara yanıt verilince ya da belli bir zaman aşımı süresinden sonra sorulan sorular ve cevapları silinirse az zamanda daha çok işler başarılabilir gibi geldi bana.

matematik okumak için bilgi, yeditepe ve istanbul üniversitesine girebiliyorum, eğitim kadroları, eğitim sistemleri hakkında bilgisi olan var mı? bi de bunların yanına bilgisayar yazmayı düşünüyorum bilgiyle yeditepe, ama yeditepenin bilgisayar bölümü çok zor demişler başlığında korktum biraz.

bilkent destek burslu ve tam burslular aynı sınıfta mı okuyor?

marmara üniversitesi anadolu hisarı kampüsü hakkında bilgisi olan? gidilir mi oralara?

say2 den tercih yapacağım. hacettepe tıp ile cerrahpaşa ingilizce arasında kalmış durumdayım. ha bir de o kadar uzun okunur mu deyip mühendisliği de düşünüyorum. kısacası çok kafası karışık bir durumdayım. yardımlarınızı bekliyorum

arkadaşlar bu fizik bölümü mezunları nerede iş bulabiliyorlar? kimya dan mezun olan ilaç firmalarında, biyolojiden mezun olanlara laborant olabilirken fizik ten mezun olan ne iş yapıyor. fen bölümlerinden en az puan isteyen fizik fakat kardeşim en çok kimyayı istiyor. fiziğe kesin gözüyle bakılıyor ama ne iş yaparlar bunlar hiç bilmiyorum..
tşkler

örtmenlik hariç cvp alırsam sevinirim..

kocali üniversitesi ingilizce öğretmenliği - kocaeli mi yoksa akdeniz üniversitesi - antalya yine ingilizce öğretmenliğimi ?

@copy paste; fizikçilerden akademik devam edenler var, bankada çalışanları var, şirketlerde çeşitli pozisyonlarda çalışanlar var, hatta insan kaynaklarında çalışanını bile biliyorum.

yalnız sırf en az puanı fizik istiyor diye fizik yazmasın derim. sonra bölüm değiştircem diye uğraşmasın, bölüm değiştirmek için istenilen ortalamayı yapmak için pek uygun bi bölüm değil fizik.

@saclarımdaki papatyalar: tavsiyem kesinlikle tıp yaz. istanbulluysan cerrahpaşa değilsen hacettepe yaz. mühendislik falan düşünme şimdi çoğu iş bulamayıp master yapmak zorunda kalıyor onların da 6 sene oluyor sonuçta.

@ 73727 ..kasma hiç. antalya yaz..kocaeli şehir olarak kötü...gerrek yok. zate öğretmen olcan. üni haytaı yasa..izmit kötü

Eğitim fakultesi mi fen-edebiyat fakultesi mi? bio/fen okumayı dusunuyorum fakat olanaklar hakkında pek bilgim yok egede okumak istiyorum ama egede egitim yok beni bilgilendirirseniz sevinirim.

@jack of shades;
biyoloji okuyacaksan fen edebiyat oku bence formasyon alırsın bir şekilde, ama öğretmen olarak bitirdiğinde sadece öğretmenlik yaparsın bunu dikkate al :) sadece kimya öğretmenliği şansım olmaması için kimya bölümünü tercih ettim çok çok çok memnunum aynı şekilde sende bir çok değişik iş yapabilirsin öğretmenlik haricinde.

şimdi şöyle bir sorumuz var:

Bölüm: AB İlişkileri

Üniversite: Bilgi Üniversitesi vs Bahçeşehir Üniversitesi



Hem bu bölüme özel hem de genel olarak değerlendirdiğinizde bu üniversitelerden hangisi daha iyi olur öğrenci için?

Ayrıca bölüm nasıldır?

kocaeli mi uludağ mı acıba ?

şehir , kampüs, üniversitesi , hocaları kıyaslandığında ?

2 yıllık elektrik çok mu zor bölüm? kocaeli myo için ders programına baktım. ilk sene rahat, fakat ikinci sene damardan damardan veriyorlar sanki dersleri. ikinci sene, ilk dönem 11 ikinci dönem 14 ders var. bu biraz korkuttu gözümü. sizin görüşünüz nedir? günü gününe çalışılırsa sorun olmaz mı? dikey geçiş sınavını da düşünüyorum..

@achtundsiebzug; uludağ..

abant izzet baysal,trakya,dumlupınar ,muğla,ktü üniversitelerinin iktisat bölümü hakkında bilgiler ve fakülteler hakkında(barınma,yol,sosyal çevre vs.)bilgilerinizi paylaşabilir misiniz?

@osursamağlarmısın

ktü'nün kampüsü çok güzel.. şehir merkezinden tek dolmuşla veya otobüsle ulaşılıyo zaten trabzon pek büyük bi şehir değil ama eğitimi fena değilmiş işletmesi için en azından iktisat da benziyodur herhalde az çok..

@manalinik

sakın ama sakın kıbrıs ukü'ye gitme kafanı vuracak taş bulamassın. zira üniversite bildiğin çöllük alan üzerine kurulu. illa ki kıbrıs diyorsan;

odtü kkk
daü

kıbrısa gelince;

evlerin kirası yıllık ödenir ve fiyatları ortalamanın baya üzerindedir. ton balığı ile ne kadar çeşitli yemek yapabildiğini öğrenebilirsin orada. ya da noodle yiyip amerikan film fantazisi yaşıyabilirsin. 2005 yılında 1 liraya ekmek aldığımı biliyorum. 2008 yılında 25 liraya anıtta iskender yediğimi. şehiriçi ulaşım taksiyle ve ücret fix biriyle paylaşmassan 6 lira ödersin. otobüs vs. yok. zaten gerekte yok ufacık şehir/ülke.

yine de kıbrısı özlüyorum:)=

deniz işletmeleri yöneticiliği bölümüyle ilgili olarak; bolum dokuz eylul zonguldak ve kocaelinde varmıs... iyi hos da bolumle ilgili pek bilgi yok etrafta... cevreasinde tam olarak bu bolumu okumus -EA1 ile ogrenci alıyor-, okumakta olan bitirmis calısmakta olan birileri varsa iyi olur... yalnız bu bolume yakın bir kac bolum daha var kılavuzda... guverte ya da deniz isl. muh. gibi bolumlerden farkı nedir... mezunların is ortamları nerelerdir ve calısma sartlarıyla ilgili de bilgi olursa super olur...
sagolun..

Endüstriyel tasarım veya endüstri ürünleri tasarımı bölümü hangi üniversitelerde mevcut?

@edgenabby: kamu, uluslar gibi bölümlerin hepsini okuduktan sonra aynı işlere girebiliyorsun malesef ve iş bulman hiç kolay değil. iktisat ve işletmecilerle aynı işleri yapıyor bu bölümler. okuduğun bölümün bi ismi olsun. yoksa sonra iş iş diye sürünürsün. hukukun da sorunları var tabiki. zor bi bölüm vs. ama çıktıktan sonra avukat veya hakim savcı oluyosun. işin hazır oluyo. şehirlere göre değerlendirmek bence yanlış. 4, 5 yıl o şehirde kalacaksın ama sonra hayatını mesleğinle geçireceksin. ayrıca uludağ hukuk ana kampüste olmasa da yakın yerlerde kendini eğlendirebileceğin bir sürü şey bulursun. bursa sonuçta. ben yeni mezun bi hukukçuyum. yılların iktisadi idari bölümler mezunlarından daha iyi bi durumdayım iş açısından. gerçi çok da seviyorum mesleği, sevmeyene zor olabilir tabi.

@archery, endüstriyel tasarım anadolu ünv, mimar sinan, odtü'de var idi... başka üniversitelerde de olduğunu hatırlıyorum. ekler birileri...

marmara tde, mimar sinan tde,ytü tde. burlarda okuyan var ise okuduğu üniversiteyi, kampüs hayatını, insanlarını, hocalarını bi güzel anlatsa? üstüne de diğer saydığım üniversiteler ile karşılaştırsa. ne güzel olur dimi?

2. sıraya ne yazcağımı bilemedim lan. ühüühü

itü endüstri mühendisliği,odtü makine mühendisliği ve boğaziçi kimya mühendisliği arasında kaldım(cok alakasız bolumler farkındayım :)hangisi iyidir ozellikle bu bolumlerde okuyan arkadaslar varsa cok memnun olurum.acıkcası aklımda endüstri mühendisliği vardı ama hakkında ya çok iyi ya da çok kötü yorumlar duydum bir ortası yok gibi o yüzden kafam çok karışık :(

kuzenim say 2 de 3651. oldu.
geçen yıl odtü bilgisayar muhendisliği 2900 lerde kapamış. 2007'de bu rakam 1500lerde. yani acaip bir düşüş olmuş. kontenjan artışı vs. odtü bilgisayar olabilir mi?

2. sorum ise, odtü'den sonraki tercihlerle ilgili. tobb elektrik elektronik burslu yazıp yazmama konusunda kararsız. bundan sonra da itü elektronik var.

itü'nün sadece elektronik mühendisliği olması bir dezavantaj olabilir mi. ayrıca tobb'un öğretim süresi 11 ay ve burada okuyanlardan pek olumlu şeyler duymadık.

kuzen ankarada okumak istiyor. hacettepe tobb ve itüden sonra çok mu kötü bir tercih olur. arada yaklaşık 6 binlik fark var.

okan üniversitesi hakkında bilgisi olan var mı ??

ulaşım konusunda bilhassa ? kadıköyden filan ?

şimdi ben malzeme muhendisliği okuyordum birinci sınıfı bitirip öss ye yenıden girmeye kara verdım ve girdim de yanı 2. sınıfı okuyacağıma dersaneye gittim ama bi sikim yapamadım öss de şu bı sene sınıfta kaldığım içinde yatay geçiş hakkım olmuyor ben yenıden kendı bölümümü yazsam (puanı tutuyor) dersleri de birinci sınıf derlerini de muaf ettirsem hem 2.sınıftan başlayıp hem de yatay geçiş hakkı elde edebilir miyim (1 sınıftan sadece temel bilgi tek. dersim kaldı)

@kryptonite

boğaziçini tek geçerim, buradan alacağın diploma her kapıyı rahatça açıyor, bölüm ne olursa olsun.

achtundsiebzug;
uludağ diyorum.

istanbul ekonometri nasıl ? yazılır mı ?

* ÖSS-Y puan sıralamasında ilk 2000 içerisinde yer alan ve Bahçeşehir Üniversitesinin o puan türünde bir programına yerleşen öğrencilere öğrenim süreleri boyunca (hazırlık eğitimi ve başarısızlık nedeniyle yıl uzatma dahil) yılda 9 ay süreyle ayda 1,500 TL barınma-beslenme katkısı verilir.
* ÖSS-Y puan sıralamasında ilk 2000 içerisinde yer alan ve Bahçeşehir Üniversitesinin o puan türünde bir programına yerleşen öğrencilere A.B.D.’nde İngilizce Hazırlık Programına katılma imkanı tanınır. (Eğitim ve barınma ile ilgili tüm masraflar Üniversite tarafından karşılanır; yeme-içme ve yol masrafları öğrenciye aittir; İlk Maddede belirtilen ve barınma-beslenme katkısı olarak verilen 1,500 TL tutarındaki destek ilk yıl için ödenmez).

aday.bahcesehir.edu.tr

Bir de laptop veriyorlar diye biliyordum... Şu an Bahçeşehir Üniversitesi'nde tanıtım günleri var okula giderseniz sizi daha iyi bilgilendirirler.

edit: Bu arada bu ayda 1500 lira 7 yıl boyunca veriliyor.
edit2: Hazırlık okuyunca 9 yıl veriyorlarmış. Oha! Hazırlıkla birlikte 9 yıla kadar okulu uzatabiliyoruz yani...

daha çok bankalar veriyor ilk bilmem kaça burs, birkaç güne gazetelerde çıkar. onun dışında turkcell verir kesin bir şey.

tek sorun şu gibi: burslar öncelikle sayısal ağırlıklı derecelere veriliyor, onların aralığı daha fazla oluyor, işte diğer kısımların da aralığı bazen çok çok az olabiliyor. umarım öyle bir sorunla karşılaşmazsınız.

zaten ilk 50'ye giren de burs alsın bi' zahmet=) tebrikler, duyuru ailesi olarak başarılarınızın devamını dileriz. slşdfgklş

üniversitelerin verdiği burslar tercih yaptığınız puan türüne göre oluyor genelde. yani ea2 ile bölüm seçerseniz mesela sözel 2 dereceniz bir işe yarayamayabilir. sözel 5. mi 10. su mu ne olup burs alan ev arkadaşım var dürtüp geliyorum birazdan açıklar.

bence burslara kanıp tercih yapmayın, istediğiniz bölümü ve üniversiteyi yazın, çünkü zaten devlet ilk yüze girenlere her ay öğrenim kredisinin 3 katı burs veriyor.

heryerde aradım bulamadım.sanırım tercih rehberlerinde görebilicez sadece.bizim zamanımızda öyleydi diye hatırlıyorum.

bazı üniversiteler geçen seneki puanların yanında sıralamayı da belirtiyor. kardeşinizin puan aralığında öğrenci alan üniversitelerin web sitelerini tek tek ziyeret ederek bu seneki puanların aşağı yukarı hangi sıralama denk gelceğini bulabilirsiniz.

birkaç üniversiteye baktım göremedim.kardeşleri alıp dersane yollarını tutucaz mecburen.

travestilerde erkeklik organı mevcuttur. ameliyat geçirdiğinde transeksüel olur. ama transeksüel travestiler de mevcut sanırım.

biri onlarla yatmayı tercih etmez, başka seçeneği olmayan insanlar onlara gider. bu bir tercih değildir.

para için eşcinsel olunmaz. eşcinsel insanlar para kazanmak için bu yolu seçebilir.

önyargım yok. bir kısmını tanıyorum zira. onlarla eylemlere katıldım vakti zamanında. her ay biri öldürülüyor çeşitli sebeplerden. onlar da insan. hatta bir kısmı politik olarak türkiye'nin yarısından daha aktif. daha protestan.

tabi hepsi her zaman size iyi davranacak diye birşey yok. çünkü hayatın sillesi en fazla onlara çarpıyor. sinirli anına denk gelirsen küfürü yersin. onları yadırgayarak yaklaşırsan iyi olmaz. çünkü senden benden hiçbir farkları yok. milyonlarca farklı hayattan biri sadece.

ha, bir de, onlar senden benden daha tecrübeli insan konusunda. her türlü insanlarla ilişki içinde bulunuyorlar. yüzüne baktığın an nasıl bir insan olduğunu çıkarabilirler. emekçi hareket partisi ve lgbtt(lezbiyen gay biseksüel travesti transeksüel birliği) aracılığıyla bir kısmıyla tanışabilirsin.

önyargılı olmamak lazım hepsi şöyledir böyledir diye. ama toplum içindeki konumları dolayısıyla kendilerini korumak için saldırganlaşmış durumdalar (apar'ın şahane bir entry'si var konuyla ilgili). yakın zamanda izmir bornova sokakta kendi halimde yürürken davetlerine kayıtsız kaldığımdan olacak balkondan kafama doğru bira şişesi attı bir adedi. şu an 3. sayfada da olabilirdim, benim hoşgördüklerim, beni öldürebilirdi bu da garip bir şey işte.. sorularının bazılarının cevabını biliyorum teknik olanlardan ama onlar çok önemli değil sanki..

arayıp bulmak zor olur diye yazdım (bkz: #13039569)

bazı adamlar geceleri arabalarla gelip bunları rahatsız da ediyor hatta. arabayla kovalıyorlar, laf atıyorlar, saldırıyorlar, saldırganlaşıyorlar.

sürekli bıçaklanıyorlar, kurşunlanıyorlar, öldürülüyorlar. devlet dahil kimsenin sikinde olmuyor bu insanlar. kimsenin. birbirlerinden başka kimseleri yok. biri öldüğü zaman devlet katili arama zahmetine bile girmiyor. kimse insan yerine koymuyor bunları. olayın çarpıcılığını birkaç saatliğine içlerine girdiğimde anladım.

3) Transseksüel değiller. Transseksüel'deki trans kısmı geçiş demektir. Oradan yola çıkabilirsiniz. Transseksüeller cinsel geçişlerini tamamlarlar/tamamlama dönemindedirler. Travestilerin penisleri vardır.
4)Sanırım buna cevap vermiş oldum
5) Eğilimdir. Belki %1-2 oranında tercih eden erkekler olabilir. Geri kalanları gay oluyor zaten. yani kadın olmayı arzulamayan eşcinsel erkekler. Genelde eğilim olduğu için evlerinden ayrılırlar zaten. Ve yine bu nedenle evsiz, yersiz, yurtsuz kalırlar. Son çareleri de bedenlerini satmaktır. Hayatta kalabilmek için.
6)Karınlarını doyurmak ve belki de hayallerindeki cinsiyet değiştirme operasyonunu yaşayabilmek için para biriktirebilmek için bu hayata mahkum olurlar. Kimse o iğrenç hayatı yaşamayı isteyerek arzulamaz. En azından Kızılay'da veya Taksim'dekiler.

onlardan korktuğunuzu farketmiyorlar da sanma, o an yüzünün ifadesini karşıdan görsen.. :) neyse fazla uzattım herhalde, uzayayım.

5-ne tercih ne eğilimdir gerçeği kimliktir.
6-hayır.
7-önemli olan insanlıktır.
8-transfobiklerden asıl zarar gelir.

travesti kelime anlamı olarak karşı cinsin kıyafetlerini giymeyi ifade eder. burada cevap olarak verilen şeyler büyük ihtimalle türkiye için geçerliliği olan şeylerdir herhalde, ama örneğin uzakdoğuda travestilerin kendilerine özgü güzellik yarışmaları olduğu, kimilerinin gerçek kadınlardan daha güzel olduğu, hatta en meşhurlarının gerçek kadınlardan daha yüksek kazançları olduğundan sözediliyordu bir belgeselde. veyahut seksüel bir "hizmet" yapmayıp sadece sahne şovları vb. ile geçineni de var idi.

tercih-eğilim bağlamında kökenlerine dair şeyler sorgulanabilir. bu fikrin (kadın gibi giyinen erkekler) kadınların tiyatrolarda rol almasının yasak olduğu dönemlerden ortaya çıktığından söz edilir mesela.
psikoseksüel olarak freudyen açıklamaları da vardır. şu erkeğin meşhur kastrasyon korkusu veya daha normal ifadelerle erkeksel baskınlık ve rekabetten kaçınma adına kadın kıyafetleri altında kendilerini güvende hissettikleri vb. için bir kamuflaj yöntemi olarak kullanıldığından bahsedilir.

(bkz: powerball)

parmakta kas yok aslinda, sadece killari tutan minik kas lifleri var, o da pek sayilmaz. ama elimizda parmaklarin bukulumunu saglayan kas gruplari var tabi ki, bunlari gelistirebilirsin. bunun icin eline birsey alip sikman gerekiyor, tenis topu mesela. ya da piyano calmayi ogrenebilirsin..

gitar çalmak olabilir ama sadece ters elinizin parmakları kuvvetlenir tabii.

elde sıkmak için yaylar var.

www.sporfirsati.com

bunun gibi ...

rüzgarlı bir günde birkaç katlanmış koliyi parmak arasında taşımak işe yarayabilir. benim parmaklar bildiğin şişmişti. ama düzenli çalışmak lazım yoksa sönüyor.

Eskiden şöyle bir alet vardı, gitaristlere itelerlerdi çalış bununla manyak çalarsın gibilerden.

www.amazon.com

doğruyu söylemek gerekirse gitar için güçlendirmek istiyorum zaten. özellikle el yayı ve gripmaster benim için ideal.

çok teşekkürler tavsiyeler için.

1)sıcak suyun içinde beklet
2)kaynamış suya daldır çıkar
3)haşla
yapıcan yemeğe bağlı aslında.

diri kalmasını istiyorum, haşlasam olmaz galiba. fırın poşeti falan var onlarla bir şeyler yapılıyor galiba ama nasıl :/ kaç derecede, ne kadar sürede fln

o zaman şöyle bişey; suyu kaynat bir kaba boşalt üstüne süzgeç tarzı bir kap koy içine de sebzeleri boşalt.çözülene kadar beklet, zaten o buhar sebzeleri pişirmeye yetmez(taze fasülye,bezelye vb) ve istediğin şekilde diri kalır.

eğer karışık sebze ise böyle minik minik, wok gibi bir tavaya azıcık yağ koyun, atın sebzeleri, şöyle bir iki karıştırın, döndürün, pişer zaten o.

dondurulmuş ürünü hızlı bir şekilde çözdürürsen ürünün yapısı bozulur.
pişirmeden 1 gün önce buzdolabında-amblajını yırtmadan- çözüp pişirirsen diri kalırlar. eğer o kadar vaktim yok dersen; bir kaba ortam sıcaklığında(20-25C) içilebilir kalitede su doldur, poşeti aç sebzeleri kabın içine at. 1-2 saat içinde çözülür, az kayıpla rahatça pişirebilirsin.

fuzuli/önemli herhangi bir işini kuralına uygun olarak kotardığında, bunun daha çok hoşuna gideceğine adım gibi eminim.

torpil türkiye toplumuna has bir şey değil bence.

ingiltere'de referansın olmadan işe giremezsin.

mason locası
lions
rotary
mektep
hemşericilik
alumni

böyle gider...herkes bildiğni, tanıdığını tutar, dünyanın her yerinde böyle.
yurtdışında ve türkiye'de özel sektörde de, aşağı yukarı aynı özelliklerdeki iki kişi arasından "tanıdık" olan seçiliyor.
bizdeki fark ise, kapasitesiz/çapsız adamların torpille kayrılması.

ve son olarak, "network is everything" demiş chun-li bacımız.

mevzunun derinine inmek isteriseniz, oğuz adanır'ın "eski dünya'ya yeni bir bakış" adlı, ders notlarını da kapsayan eserini öneririm. burada özellikle, yazarın potlaç değinmeleriyle taşlarınızı biryerlere oturtabilirsiniz ;)

beden eğitimi öğretmeninin bankada işe girdikten sonra yüksek kademelere yükselmesiyle aynı şeydir. torpil türkiye' de istenilen sektörde istenilen kademeye getirebilir insanı.

Malesef bu durum ülke gerçeği olmuş. Misal önde gelen üniversitelerimizden birisi, yurt hakkı olan bir arkadaşımıza inatla yurt çıkarmadı. Şehir dışından gelip o üniversiteyi kazanmış ama inatla yurt vermiyorlar. Halbuki aynı şehirden insanlar o yurtlarda kalabilirken.. Mecburen tanıdık birilerini araya soktu, hakkı olan birşey almak için böyle bir yöntem seçti.. Sonuna kadar da haklı.

Böyle gelmiş böyle gider gibi özellikle de kamuda.

Dünyanın en kalifiye adamı da olsan, çizgi üstü nazını ricanı kırmayan insanlar olmalı etrafında (kişi odaklı konuşmuyorum genel). Ismin saygı uyandırıyorsa sırtın yere gelmez. Ayıya dayı demenin ne anlamı kaldı yoksa?

Buna rahatlıkla kallavi bir kozmetik firmasında brand manager pozisyonunda görev yapan kuzenimi kaynak gösterebilirim. Akademik başarılanın yanında, insan ilişkileri konusundaki üstün başarısı tartışma götürmez!

dua iki kere ikinin dort etmemesini dilemektir.

torpil de boyle bi sey.

actigi son iki baslik yuzunden.
#16424327 ve #16424320 (entry'leri editlemis gerci)

02.07.2009 04:28:00 galadnikov hatalı ispiyon #16424161
tanım, tanım devamı, örnek, alıntı ya da bkz değil: adam sadece ayar vermek için bkz girmiş
02.07.2009 03:11:00 galadnikov sil sözlüğü kurtarmak/#16424320
"tanım, tanım devamı, örnek, alıntı ya da bkz değil" gerekçeli ispiyon
02.07.2009 03:11:00 galadnikov sil moderasyon moderasyon duy sesimizi/#16424327
"içerik başlıkla uyumlu değil" gerekçeli ispiyon

göremiyorum onları ben

Gece 3-4 tane mybrute linki vermişti, isimler de ayar şeklindeydi.

o entyrlerin edit oncesi hallerini merak ediyorum. flanger ile irtibati olan birileri varsa buraya aktarmasini saglayabilir mi?

flanger'ın girdiği iki entrysinin de editlenmiş halleri legal,
başlık sözlüğü kurtarmak entrynin giriş kısmı; (tanım var burda zaten)

"her alevli suserin bir gün gelip de bir dur demek arzusunda olduğu durumlar karşısında giriştiği iş. aslında bu durumu şöyle kotarmak pek bir mümkündür. sözlüğü kurtaracak duayı her akşam yatmadan önce üç kez okumak yeterli olacaktır."

son editlenme saati; 3:20


diğer silinen entrysi "moderasyon moderasyon duy sesimizi başlığında"

"şu moderasyona sesimi bir duyursam, bi şekil yapsam, şu sözlüğü kurtaracak ve kollayacak güruha girer miyim hezeyanları içerisinde çığlık çığlığa kalmak yerine uygun bir ses şiddeti ile söylenebilecek tümce.

(bkz: ssg ssg duy sesimizi)"

bu da editlenmiş son editlenme saati 3:16 , girildiği saat ise 3:08


feeling the blanks'in dediği gibi editlenmeden önceki hallerini görmek lazım, gene çok fazla soru işareti var,

zaten bu geceye kadar entry girmeyeceğim deney yapacam, 20 tane falan my brute linki girmeyi düşünüyorum , yasak değilmiş ne de olsa,

eve çık yanına kesinlikle sorun çıkarmayacağından emin olduğun birisini al. çıkmadan önce al karşına konuş bak ben böyle böyleyim abim gelir annem gelir bıdıbıdı etmek yok de anlaşırsan çık. nolursa olsun evde ses olmazsa sıkılırsın emin ol =)

kımseyı alma evıne:) yalnız yasamak hayattakı en buyuk lukslerden bırı bence. bunca secenek de saymıssın bence sıkılmazsın. en yakın arkadasınla bıle eve cıksan bır sure sonra pek cok sey gozune batmaya baslayabılır. bence ımkanın da varsa kesınlıkle tek basına ol. cok depresıf bırı degılsen, ılle de etrafımda ınsanlar olsun fılan dıyen bırı degılsen tek basına keyfıne bakarsın, rahat rahat evıne de arkadaslarını cagırırsın ıstedıgınde.

çok gelenim gidenim olur diyorsan (ve bunlar sana yetecekse) neyse de bence ev arkadaşı çok çok gerekli bir şey. benim de imkanım olmasına rağmen kimin girip kimin çıktığı belirsiz bir evde kalıyorum. ama yapıyla alakalı, mesela yurtta kendi odamda takılırken sıkılmıştım ben (ortak salon vsye rağmen) tek başıma eve çıksa idim sıkıntıdan patlardım heralde

böyle bir fırsat bulmuşken kaçırma derim. dünyada yalnız yaşamak kadar güzel birşey yok. insan bazen ailesiyle yaşarken bile aynı evde zorlanıyor, bir başkasıyla yaşarken bir çok şey size batmaya başlayacak ister istemez sorunlar çıkacaktır.

kesinlike yalnız çıkın eve. zaten öğrenci evi gelen giden çok olur yalnızlık çekmezsiniz.

Yalnızlık allaha mahsustur.

Çok iyi anlaşabileceğin bir arkadaşınla çık. Üniversite hayatını iyi bir arkadaşla birlikte yaşamak kadar zevkli birşey yoktur.

tek başına çık, eve çıktığın insan dünyanın en sorumluluk sahibi insanı, en düzenli tertipli insanı bile olsa, en eğlenceli insanı bile olsa, evlilik aşkı öldürüyor misali ev arkadaşlığı da dostluğu bir süre sonra öldürür. demedi demeyin 7 senelik tecrübe konuşuyor.

imkanın varken tek başına çık, hem gelenin gidenin de çokmuş, mis gibi yaşarsın. evin içini bok da götürse dersin ki ulan ben kirlettim ben temizliyorum, ama öbür türlü, ev arkadaşının her yaptığı batmaya başlayacak bir süre sonra demedi deme...

7 sene yurt hayati , 3 sene ev arkadaşlariyla geçen zaman ve 2 sene bekar yaşamış biri olarak tek başına çık derim.

Tek başına yaşıyor olman sosyal hayatını etkilemez ama ev içerisinde başkasi oldugu zaman fedakarlik yapmak zorunda olacaksin. O da öyle. İlk başlarda lafını bile yapmayacağın(ız) şeyler gözüne(üze) batar olacak. Tek olursan bunlar olmaz. Istedigin zaman eve arkadaşlarını veya aileni davet edersin. Kısacasi kaliteli yaşarsin.

Tek yaşamanin bana gore en kötü (ve tek) yani yemek. Şahsen yemek yapmaya bayılan biriyim. Yiyenlerde çok beğenirler yemeklerimi... Ama tek olunca geçmiyor bazen boğazından insanin. Onun çözümü de basit aslinda.. Birilerini çağırırsın yemeğe olur biter ))
Tek çık sen evine...

madem tek başına masrafları karşılamak sorun olmayacak, ev arkadaşı işine hiç bulaşma.. yalnız yaşamak kesinlikle daha rahat..

4 senedir tek başımayım. eve çok gelenim gidenim olmaz, nadirdir yani. annemlerle aynı şehirdeyim bir de üstelik, onlar da gelmez pek, ben giderim olursa. diyeceğim odur ki, çok iyi düşünün tek başına yaşamadan önce. ilk zamanlar şahane gibi geliyor, sonradan saçmalıyorsunuz. benim canım inanılmaz sıkılıyor mesela, ama bir yandan da evime ve yalnızlığa bağımlı hale geldim. resmen psikolojik bagımlılık yani. bi yere gitsem hemen eve dönmek istiyorum -annemlerin evi dahil-, hiç bir yerde kalamıyorum rahat edemiyorum. yani dışardan göründüğü kadar hoş değil bence yalnız kalmak. eğer gercekten sevdiğin güvendiğin birileri varsa beraber kalın, en güzeli. ben en baştan yapmadığıma pişmanım, ama bu saatten sonra da kimseyi istemiyorum. iki ucu boklu değnek durumu yani. bir gün olur da evlenirsem, ayrı evim olur falan gibi garip fikirler var aklımda düşün yani. kısacası yalnızlık insanı ele geçiren bir şey.

tek başına çıkarsan yalnızlıktan sıkıldığın zaman arkadaşlarını eşi dostu eve çağırabilirsin.
biriyle eve çıkarsan ondan sıkıldığında zaman onu evden atmak zor oluyor.
tek başına çık gayet mutlu olursun. banyoda kıl kaldı, bulaşığı yıkamamış itin oğlu, bu ne gürültü bu saatte zikik, lan erkenden yatılırmı, faturayı ödemedinmi abi yuh vsvs gibi konularla muhatap olmazsın. evini mümkün olduğunca merkezi bir yerden tutki evde bir insan evladı olsun istediğinde gidip gelmeleri kolay olsun. iyi yemek yap. bilmiyorsan öğren. bu eve gelen insan evladı kişileri iyi yemek yapılan evleri çok severler :)

uzun süredir yalnız yaşayan kedili (!) bir kadın cevap yazıyor.

arkadaşların çoğunluğuna katılıyorum. imkanın varsa yalnız yaşa. güzel bir hayat tecrübesidir. insanın kendisini tanıması için çok iyi bir fırsat. ancak çok uzatma bunu. birkaç sene sonra bayıyor.

anahtar kaybetme, hasta olma, yoğun çalışma dönemlerinde zorluklar oluyor. yedek bir anahtarını ya komşuya ya da yakın oturan bir arkadaşına ver. ilk başlarda evi güzel temizler, toparlarsın, 3 öğün yemek yaparsın. sonra @nemtersis'in dediği üzere ev çöp ev olma yoluna girer usul usul. yine de bunlar hep hayat tecrübesidir. insanın kendisini tanıması için yaşanmalı diyorum.

ek öneri: kedi al. süfer oluyor.

kesinlikle tek başına çıkmalısın. nedenleri zaten üstte sayılmış, tekrar yazmıcam. ama illa birini alcam diyosan yakın arkadaş alma. en fazla 3-4 sene sonra biter arkadaşlığınız, bitmese bile aranızda birşeyler eksilir. aynı evi paylaşmak sadece yiyip içip eğlenmekten ibaret değil, bir sürü sorumluluğu var ve hem kendimde hem de çevremdeki herkeste gördüğüm yegane gerçek şu ki insanların çeşitli huyları birbirine batıyor. bu yüzden birini alacaksan bi tanıdık referansıyla gelen yakın olmadığın bi kişi olsun. yürümediğinde koptuğunuza üzülmezsin.

tek başına çık, sessizlikten sıkılırsan yemekteyiz'i aç. o kadar çok konuşuyorlar ki asla yalnızlık çekmezsin.

tek başına eve çıkmanın kazandırdığı erdemlerden bahsedilmiş ama arkadaşlarınla eve çıktığında başka bir insana tahammül etme, anlayış gösterebilme ortak fikirlerde buluşabilmeyi öğretir insana. ben tek çocuğum yeni öğrendim sayılır bunları.

bende de var aynı sorun koyu bir kahve hallediyor benim işimi. dene bakalım belki sana da yarar.

eheh pek düzensiz değil inanın.

doktora gitmeye gerek yok bence. uyku saatinizi biraz daha erkene çekmeye filan çalışın. akşamları spor yapıp en geç 12 gibi yatın, kalkınca ister istemez zinde olacaksınız. sporun yorgunluğunu filan atmış olursunuz..

Gecelerin sessizligi-sakinligi-huzuru bagimlilik yaratiyor bunyede. Gece ayakta olmak mutlu ediyor beni. Hele ki yazin gunduz vakitleri cekilmez oluyor (Istanbul'da), toz-toprak-sicak-gunes puff.

Bu arada 2'de 3'te yatmak cok da anormal bir durum degil bana gore. Ben kimi zaman 5'te 6'da yatiyorum. Su siralar is-guc de yok, ondan olsa gerek.

saat 12'de uyuyup 20'de uyandığım dönemler oldu. gayet normal sizinkiler.

Biyolojik saatini bozmuşsun.
Kişiden kişiye değişir ama, örneğin(tabi bunları şimdiki uyku/yaşam düzeninden memnun olmadığını varsayarak söylüyorum, yani mutluysan, kafana göre takıl derim ben) bir hafta boyunca ne olursa olsun, her gün tam olarak aynı saatte, mesela o7.oo da kalk ve aynı hafta her akşam tam olarak aynı saatte yat, o da mesela 12.oo olsun(yetişkin bünyeye 7 saat uyku yeter hesabı). Bunu bi dene, olmazsa 2 hafta, 3-5-7 hafta dene. Sabahları cin gibi olacağının garantisi benden.